Merhabalar! Uzun bir aradan sonra Yunan mitolojisi serime kaldığım yerden devam ediyorum. Bu yazımda güneşin tanrısı Helius ve onun gayrimeşru oğlu Phaethon’un acıklı öyküsünü anlatacağım. Dışarı çıkıp güneş banyosu yapabilirsiniz bekliyorum.

     Helius’un güneşin tanrısı olduğunu söylemiştim. Helius, Zeus tanrılara görevlerini dağıtırken daha var olmadığı için belirli bir alandan sorumlu değil, fakat havada süzülen atlı arabası ile gece ve gündüzü oluşturuyor. Ve ek bir bilgi vermem gerekirse; Helius’un sürdüğü bu at arabası güneşin ta kendisi! En ufak hatada gece ve gündüz dengesinin bozulacağını bildiği için de ekstra dikkatli.

Şimdi asıl hikâyeye geçelim. Helius her ne kadar meşgul olsa da “Clymene” adında bir ölümlü kadın ile aşk yaşar ve bu aşkın sonucu olarak Phaethon dünyaya gelir. Oğlu dünyaya gelir gelmez aralarındaki aşk biter ve Clymene oğlunu çocuğu gibi büyüten bir prens ile evlenir. Uzun bir süre boyunca mutlu mesut yaşarken bir gün o mutlu aile tablosu parçalanır. Clymene yıllar sonra oğlunun kendi başına düşünebilecek kadar büyüdüğüne kanaat getirdiği bir gün ona gerçeği söyler.

Phaethon Kendini Kanıtlamak İstiyor

     Asıl babasının güneşin tanrısı Helius olduğunu, prens olan babasının asıl babası olmadığını öğrendiğinde Phaethon fazlasıyla şaşırır. Phaethon bu gerçeğin gururuyla okuldaki tüm arkadaşlarına babasının Helius olduğunu söyler fakat hiçbiri Phaethon’a inanmaz. Her ne kadar arkadaşları bile olsa onunla dalga geçer, babasının bir tanrı olduğuna inanmaz ve bu hikâyenin de yine Phaethon’un kurmaca hikayelerinden biri olduğunu düşünürler. Fakat arkadaşlarından biri Phaethon ile bahse girer: Phaethon babasının gerçekten Helius olduğunu bir şekilde kanıtlamak zorundadır. Arkadaşlarına günlerini göstermek için fazlasıyla kararlı olan Phaethon, eve gidip annesinden babasının gerçekten Helius olduğunu kanıtlamasında yardımcı olmasını ister. Elde tutulur herhangi bir kanıtı olmadığından Clymene, oğluna direkt olarak babasının yanına gitmesini söyler. Annesinin yönlendirmeleriyle Phaethon, Helius’un sarayını bulur.

     Phaethon saraya girer girmez dili tutulurcasına şaşırır ve şok olur. Çünkü gördüğü manzara paha biçilmezdir. Hayatında gördüğü en şahane yerde hayretler içinde olan Phaethon bir şekilde babasının oturduğu taht odasına gider. Taht odasını görünce Phaethon daha da şaşırır. Altın ve bronzdan yapılma sütunlar gözlerini kamaştırır. Babasının oturduğu taht bile saf Zümrütten işlenmiştir. Helius’un yanında kendinden daha düşük rütbede tanrılar da vardır. Bu tanrılar Helius’un uşakları olan “Gün, Ay, Yıl, Mevsim, Saat ve Yüzyıllardır”. Phaethon Helius’a öyle bir bakar ki, Helius gelen çocuğun Clymene’den olan oğlu olduğunu hemen fark eder. Helius oğlunun geldiğine çok sevinir ve Clymene’in dediğini Phaethon’a doğrular. Phaethon babasına içinde olduğu durumu anlatır. Arkadaşlarına Helius’un babası olduğunu kanıtlaması gereken Phaethon, babasından asla ve asla bozulmayacak bir söz alır: “Styx nehri adına sana yemin ediyorum. Arkadaşlarına bunu kanıtlaman için sana ne gerekiyorsa yardım edeceğim”. Styx nehri üzerine edilen yemin ne olursa olsun asla bozulamaz ve yerine getirilmesi Zeus için bile olsa zorunludur.

Tehlike Çanları Çalıyor

     Babasından böyle bir söz alan Phaethon, babasına ona inandığını ve arkadaşlarına günlerini göstermek istediğini söyler ve şunu da ekler: gerçekten Helius’un oğlu olduğuna göre arabasını da sürebilecek güçte olabileceğini söyler. Helius bunu duyduktan sonra sazan gibi atlayıp kırılmaz bir yemin ettiği için pişman olur. Çünkü Helius’un arabasını Zeus bile sürememiştir. Atlar sadece ona itaat eder ve başkası kontrol ederken kötü şeyler oluşabilir. Helius oğluna üzerine bastıra bastıra durumun ciddiyetini ve sonuçlarını anlatır, fakat Phaethon gök arabasını Styx Nehri’nin üzerinde sürmekte fazlasıyla kararlıdır. Babasından böyle bir söz alan Phaethon, babasına ona inandığını ve arkadaşlarına günlerini göstermek istediğini söyler ve şunu da ekler: gerçekten Helius’un oğlu olduğuna göre arabasını da sürebilecek güçte olabileceğini söyler.

Styx Nehri'ni temsil eden bir illüstrasyon çalışması.

     Helius bunu duyduktan sonra sazan gibi atlayıp kırılmaz bir yemin ettiği için pişman olur. Çünkü Helius’un arabasını Zeus bile sürememiştir. Atlar sadece ona itaat eder ve başkası kontrol ederken kötü şeyler oluşabilir. Helius oğluna üzerine bastıra bastıra durumun ciddiyetini ve sonuçlarını anlatır, fakat Phaethon gök arabasını Styx Nehri’nin üzerinde sürmekte fazlasıyla kararlıdır.

     Uşaklar atları hazırlarken Phaethon sevinç çığlıkları atmaktadır. Hazırlıklar tamamlandığında ve Phaethon arabaya atladığında babasına endişelenmemesi gerektiğini ve ona ne kadar iyi bir sürücü olduğunu da göstereceğini söyler ve saraydan ayrılır. Phaethon ayrılır ayrılmaz dünya saf ve parlak güneş ışığıyla aydınlanmaya başlar. En başlarda Phaethon arabayı iyi idare etmektedir ve bunu gören Helius rahatladığını belli edercesine nefes verir. Fakat bu da uzun sürmez. Phaethon at arabasının kontrolünü kaybeder. Helius bu felaketi izlemekten başka bir şey yapamaz.

Hazin Son

     Atlar Phaethon’u geceye götürür ve orada büyük bir hasar bırakırlar. Bu hasar “Samanyolu” galaksisidir. Phaethon’u da arkalarında sürükleyen atlar arabayı dünyaya geri götürür ve ekvatorda da büyük bir hasar bırakırlar. Bu hasar da Afrika’nın çölleri olur. Phaethon’un felaketi Olympos Dağına çok geçmeden ulaşır. Tanrıların ve Titanların anası Gaia, diğer tanrılara bu felaketi durdurmaları için yalvarır. Helius’un oğlunu öldürmek istemese de dünyayı kurtarmak isteyen Zeus, arabaya doğru bir yıldırım fırlatır ve Phaethon’u öldürerek arabayı durdurur, Phaethon, atlar ve araba Eridanus nehrine düşer. Çocuğun ölümüne üzülseler de tarılar dünyanın tamamen mahvolmadığına sevindiler. Demirci ve Demirciliğin tanrısı Hephaestus, Helius’a oğlu adına eskisinden de güzel, değerli taşlarla bezeli bir araba yapar. Helius’un kızları kardeşlerinin ölümüne çok üzülmüşlerdir. Eridanus Nehrinin kıyısında toplanan kardeşler o kadar ağlarlar ki tanrılar bu duruma çok üzülürler ve kardeşleri, nehrin yatağının çevresinde yeşerecek olan birer kavak ağacına dönüştürürler. Kardeşlerin gözyaşları da nehre dökülen kehribar tanelerine dönüşür.

Kardeşlerinin ölümüne çok üzülen Helius'un kızlarını temsil eden bir figür.

     Yazımın başında da dediğim gibi bir sonraki hafta Yunan mitolojisinde var olan değişik varlıkları ve olguları anlatacağım. Umarım bu yazımı severek okumuşsunuzdur. Bir sonraki hafta görüşmek üzere!

Houle, Michelle M.  – Gods and Goddesses in Greek Mythology, 2001

Düşünceni Tek Emojiyle Anlat!
+1
1
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
0 0 oylar
Yazımızı Değerlendir
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Sıralı yorumlar için geri bildirim
Tüm yorumları görüntülere
Bu yazılarımızı da beğenebilirsin

Yunan Mitolojisi Bölüm 5: Yaradılış

İçi boş dünyanın hükümdarları yönetebilecekleri bir şeyler yaratıyorlar. İlk Canlılar!

Tek Millet İki Devlet- İrlanda Cumhuriyeti ve Kuzey İrlanda

Aynı adada yaşayan aynı ırktan insanları ayrı düşüren sebep sizce nedir ???

Zeus’un Bile Korktuğu Tanrıça: Nyx

Öyle bir varlık düşünün ki tanrıların lideri Zeus bile ondan korksun. Buyurun Nyx kimdir öğrenelim.