
19. yüzyılda başlayan endüstriyel dönemle birlikte şehirleşme birçok insanı aynı ortamda toplamıştır.Alışveriş dahil insanlar her ortamda büyük bir kitle halinde hareketteydiler. Öncesinde tezgahlarda satış yapan pazarcılar, bu toplanma ile beraber mağazalar açmaya ve raflarda satış yapmaya ve daha sonralarında ise mağazalar çoğaldıkça bir düzen sistemi kurmaya başladılar ve aslında biraz da bunu yapmaya zorundaydılar.Sıra sistemi bu aşamada oluşmaya başladı. Aslında yoksul insanlara yardım dağıtılırken insanları düzende tutmak için kullanılan sıra/ kuyruk sistemi, İkinci Dünya Savaşıyla beraber toplumla bütünlemeye başlamıştır. Savaş döneminde Britanyalıları tek bir hizada tutabilmek adına Britanya “görevini yap ve sıranı al” propagandasını uygulamıştır. Bu şekilde sıraya girmek bir anlam kazandı. Aslında biraz da siyasiler ve mitler aracılığıyla insanlara ‘ahlak’ kuralı şeklinde dayatma yapılmıştır. Bu dayatmalar sonucunda büyük kargaşalar ve tartışmalar doğmuş olsada kalabalık alanlarda sıra oluşturulması için polis çağrılırdı ve insanlar bir hizaya sokulurdu. Uzunca bir aradan sonra bu düzensiz sıralar yavaş yavaş rayına oturmaya başladı. İnsanlar ne için olduğuna dahi bakmadan gördükleri sıranın en sonuna katılmaya başladılar ve katılırken ki tek umutları sonunun güzel bir şeye çıkmasıydı. Onca dayatma uygulanmasına rağmen ‘sıra’ kavramı hala güzel bir şeymiş gibi lanse ediliyordu. Bu şekilde görmeyi seviyorlar çünkü bu sayede kendilerinin ‘pragmatik ve phlegmatic’ bir ulus olduklarını insanlara söyleyebilirlerdi. Artık sıra kavramını oturtmuşlardı ama diğer bir tartışma konusuysa onu uygulama biçimiydi. Sıraya girebiliyorlar ama orada bekleyemiyorlardı. Savaş sonrası dönemde sıra kavramı Britanya toplumu hakkında kötü olan her şeyi yansıtan bir kavarm haline geldi. Ancak her şeye rağmen Britanyalıların sıra düzeni şöhretini korumayı başarmıştır ve şöhreti hala devam etmektedir. Bunu müzik grubu olan Queen’in konser sırasından Wimbledon gibi etkinliklerde de göstermişlerdir ancak bu sıralar bahsettiğimiz günlük sıralar gibi değillerdir. Sıra sistemini oturtmuş olsalarda dört dörtlük bir sisteme sahip değillerdi. Başarısız oldukları sıralarda vardı. En kötü kuyruklardan birisinin “otobüs kuyruğu” olduğu söylenir ama bazı kültür tarihçileri Britanyalıların yıllar içerisinde daha iyi hal aldıklarını söylüyorlar. Bunun en kötü yanı eskisi gibi polis kontrolünde değilde kendilerinin kontrol etmek zorunda olmalarıdır. Yani bu durumda bir sırada öne geçmek için insanları itip kakan kişi, diğer sırada usulca bekleyebilir. Kuralları insanlar kendileri koyarlar ve bu sistemin en kırılgan noktasıdır çünkü herkesin kendisine göre kuralları vardır. Banka veya süpermarket gibi mekanlarda otobüs sırasındaki gibi bir sorun oluşmaz çünkü orada kurallar vardır. Mesela bankada aldığımız numaralar doğrultusunda işlem görürüz kimse kimsenin önüne geçemez. Kısacası dış mekanlarda fair play dediğimiz kavram geçerlidir. Herkes birbirinin sırasını gözetmelidir. Eğer Britanyalılar ‘sıra’ kavramını kaybederlerse herkes gibi olurlar.
