
Herkese tekrardan merhaba! Serimin 4. Bölümüne hoş geldiniz. Bu bölümde savaştan ve sonrasında oluşan gelişmelerden bahsedeceğim. Hazırsak başlıyorum.
. Cyclopslar’ın tanrılara silah yaptıklarını söylemiştik, elli tane başı olan mahlukatların ve birkaç titanın tanrıların tarafına geçtiğinden bahsetmiştik. Sonrasında da savaş başlamıştı. Prometeheus’un da öngördüğü gibi savaş başlıyor ve tanrılar galip geliyor. Fakat bu büyük savaş çok korkunç geçiyor. Elli kafalı yaratıklar Olimpos’lu yanında bıkmadan usanmadan hiç durmadan savaşıyorlar. Aslında galip gelme olayı titanların teslim olması ve yenilgiyi kabul etmeleriyle oluyor. Yenilgi sonrasında Zeus, babası Chronus’a meydan okuyor ve dövüşe çağırıyor. Dövüşü kazanan tarafın Olimpos’u yöneteceği kararına varılıyor ve Zeus, Chronus’u TAMI TAMINA 3 DEFA yendikten sonra tanrıları bu savaşın mutlak galibi ilan ediyor.
. Savaştan sonra, titanların büyük bir kısm Tartarus denen o derin vadiye gönderiyorlar. Bronzdan bir geçit yapıp, önüne de bekçi diye elli kafalı yaratıkları koyuyorlar. Savaş esnasında titanları yönlendiren Iapetus ve Themis’in çocukları olan Atlas ise belki de çoğunuzun bildiği özel mi özel bir ceza alıyor. Atlas bey dünyayı sonsuza kadar sırtlıyor. Yani Tartarusa gitmek pek de kötü bir şey olmamalı bunun yanında sanırım.
. Tanrılar, Chronus’u kardeşlerinin yanına Tartarus’a göndermiyorlar, böyle bir şekilde cezalandırmak istemiyorlar. Bunun yerine Island of the Dead “Ölüler Adası” denilen bir adada sonsuza kadar hapsediyorlar. Nasıl ama? Güzel icraatlar bunlar.
. Zeus, Hades ve Poseidon, yaptıkları bunca şeyden sonra dünyayı yönetmek adına bir çeşit görev dağılımı yapıyorlar. Hades, Ölüm Lordu ve Underworld’ün hakimi oluyor. Poseidon, Dünya üzerindeki tüm denizlerin ve okyanusların hakimi oluyor. Zeus, Göklerin hakimi oluyor ve gökler de her şeyi çevrelediği için – burayı çok seviyorum çünkü aşırı mantıklı – Tüm Dünya’nın hakimi, yöneticisi ve diğer tanrıların lideri, babası konumuna geliyor.
Diğer tanrılar da görevsiz kalmıyor tabii ki. Demeter, daha önce de bahsetmiştim sanırım, tarım ve bereket tanrıçası oluyor. Hestia, Olimpos’un bir çeşit koruyucusu oluyor. Hera, evliliklerin koruyucusu ve doğumların koruyucusu olan tanrıça ünvanını kazanıyor ve kardeşi Zeus ile evleniyor.
Tamam iyi hoş, böyle normal normal takılalım değil mi? HAYIR! DAHA DEĞİŞİK OLAYLAR İSTİYORUZ! Ki var zaten. Athena, Zeus’un kafasının yanında (????) dünyaya gelmiştir ve bilgeliğin ve Atina’nın koruyucusu olmuştur. Hera kendi kendine(??) hamile kalıp Hephaestus’u doğurmuştur. Hephaestus da ateşin koruyucusu ve tanrıların demircisi olmuştur. Demirci derken silah yapıyor araç gereç yapıyor falan. Ares, Zeus ve Hera’nın çocuğudur, savaşın tanrısı oluyor. Müziğin ve Işığın tanrısı Apollo ve ikiz kardeşi, Avcılığın tanrıçası Artemis, Phoebe ve Coeus adındaki titanların kızları olan Leto’nun çocukları olarak dünyaya geliyorlar. Geldik en güzeline: Adını söylememe gerek bile yok sıfatından tanırsınız, Aşkın ve Güzelliğin tanrıçası Afrodit, denizdeki dalgalardan meydana geliyor.
Zeus’un bir diğer çocuğu olan Hermes, Atlas’ın kızlarından biri olan Maia’nın oğlu olarak dünyaya geliyor. Bebekliğinde bile olağanüstü derecede hızlı koşan bu velet, tanrıların habercisi oluyor. E bu herif çoğu zaman dolaşıyor, dolayısıyla yolcuların da koruyucusu ve yol göstericisi oluyor. Tüm bu tanrılar ve çocukları Olimpos’ta yaşıyorlar ve o sıralar bomboş olan dünyaya bakıyorlar.
Bu bölüm biraz uzun oldu ama tüm tanrılardan ve görevlerinden bahsettik. Diğer bölümde o bomboş dünyayı kimin nasıl doldurduğundan bahsedeceğim. O zamana kadar hoşçakalın, sağlıkla kalın…
-Tenebris