Berrak bir suda yansımasını gören insanoğlunun merakı ile başladı her şey. Tamahkar olan insanlık daha fazlasını istedi, böylece baktıklarında kendilerini yansıtan cisimler yapmaya çalıştılar. Böylece aynanın serüveni başlamış oldu. 

Parlak ve düz cisimlerin ışığı yansıttığı fark edildiğinde önce Mısırlılar ve ardından birçok antik medeniyetlerden günümüze ayna, değişimler geçirerek gelmiş oldu. Antik medeniyetler levhaların yüzeylerini cilalayarak madeni aynalar elde ettiler. Romalıların gümüşten, İskitlerin ve Etrüsklerin tunçtan yaptığı aynalara yenileri eklendi. Savaşlar da bile kullanıldığı düşünülen aynalar ile en bilinen bilgi M.Ö. 212 yılında iç bükey aynaların ışığı bir noktaya topladığı keşfedilerek güneşe döndürülen aynalar sayesinde, işgal sırasında Roma donanmasının yakıldığı yazmaktadır. 

Fenikeliler tarafından keşfedilen cam aynalar, 14. yüzyılın başlarından itibaren ilk kez Venedik’te görülmeye başlandı. Çok ironik bir şekilde bu aynaların arkasına sürülen maddeye “sır” adı verilmiştir. İlk modern aynalar ise 1903 yılında düz camı gümüş ve altın folyo ile kaplayan Emil Bloch tarafından geliştirildi. 

Osmanlı İmparatorluğu'nda Ayna

 Ayna sırrı yalnızca Venedikliler tarafından bilindiği için tüm dünyaya yayılması ancak Fransızların, Venedikli cam ustalarını kaçırmasıyla mümkün olmuştur. Venedikliler cam ve ayna yapımında kullanılan malzemeleri Murano Adası’nda topluyor, orada üretiyor ve bu adaya cam ustaları dışında kimsenin girmesine izin vermiyordu. Fransızların buraya baskın yaparak 4 cam ustasını kaçırması ve ayna yapımındaki sırrı ortaya çıkarmasının ardından artık ayna tüm dünyanın yeni ticaret malı haline gelmiş oldu.

Venediklilerden öğrenilen ayna yapımı 19. Yüzyıla kadar aynı şekilde süre geldi. Ne var ki dünyada var olan canlı cansız her şeyin değişime uğramasının kaçınılmaz olması gibi ayna yapımı da değişime uğradı. 19. Yüzyıla gelindiğinde ayna yapımında kullanılan yöntemin yerini günümüzde hala kullanılan ve Alman kimyacı Justus Von Liebig tarafından geliştirilen yeni bir sırlama yöntemi aldı.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde dünyanın en değerli hediyesi aynaydı, zira ayna hediye ederek kişiye “sana verecek, senden daha güzel bir hediye bulamadım” denmek isteniyordu. Ayna bu derece zarif ve aynı zamanda özel olarak nitelendiriliyordu. Tabi ki bu özellik ve nitelendirme ayna yapımının o dönem için yapımı en zor olan üretimlerden olmasından dolayı olduğunu unutmamak gerekir. Fakat buradaki incelik ve zarafetin de o dönemin dünyasında ne denli önemli bir hediye olduğunu göz önünde bulundurmak, yukarıdaki cümlenin altında yatan muhteşemliği anlayabilmemize yardımcı olacaktır.

Aynaların Karanlık Yüz

Tüm bu güzelliğin yanında aynayla ilgili günümüze kadar gelmiş birçok korkutucu hikâye de mevcuttur. Ne de olsa ayna insanın içindeki kötülüğü de iyiliği de ortaya çıkaran kadim bir cisimdi, en azından eski inanışlar böyle söylüyordu. Aynaların, halk arasında gözgüdür olarak bilinirdi. Görülen ve gözden türetilmiş olduğu düşünülmektedir. Şaman inancında aynaya yalnızca şamanlar bakar ve kendisi dahil herkesin içindeki kötülüğü ve iyiliği görebilirdi. Bu inanış eski Türk Mitolojisi’nde yer alan kötü ruhlu, lanetlenmiş (günümüzde şeytan olarak anılan) Erlik Han’a kadar dayanır. Öyle rivayet edilir ki; Erlik Han cebinde bir ayna ile dolaşır, bu ayna ile insanların içindeki kötülüğü ve iyiliği görür. Bu görüye göre kişileri iyilik yolundan koparmaya, kötüleri daha gaddar yapmaya çalışırmış.

Bir şaman inanışına göre Öbür Dünya’da zirveleri gökyüzüne değen iki dağın arasında bulunan bir sandıkta duran ve bütün Dünya’yı gösteren bir ayna vardır. Gömülen kişilerin üzerine ters bir ayna bırakmak eski bir Türk geleneği olup bu geleneği Anadolu’da uygulamaya devam eden yöreler hala varlığını devam ettirmektedir. Bu geleneğin sebebi ise ölenin öldüğünü fark etmesi içindir çünkü görmek inanmaktır derler. Bu bağlamda baktığımızda aynanın neden halk arasında gözgüdür olduğunun cevabı da ortaya çıkmaktadır. Görüntü gerçeğin en önemli parçası kabul edilir. Bu nedenle geriye dönüp bakma yasağı (arkaya bakma yasağı) veya kimseye bakmama yasağı şeklinde efsane motifleri vardır. Buna aldırış etmeden geriye dönüp bakanlar lanetlenirdi. Medusa ve benzeri hikayelerde kişilerin taşa dönüşmesi buna  örnek teşkil eder, çünkü kişi dönüp arkasında baktığında içindeki ruh halini aynaya yansıtmış olur bu da bilinmeyen alemlere negatif bir etkiye sebep olur.

İnanışlarda Ayna

Birçok eski inanış ve dönemlerde dahi aynaların diğer alemlere açılan bir kapı olduğu, ruhlar ile bağlantı kurulmasına yardımcı olan bir köprü olduğu düşünülürdü. Ayna sınırında gezen kişilerin aynanın diğer tarafındaki kötücül ruhlar ile temasa geçmeye çalıştıkları bile söylenceler arasında yer almaktadır. Günümüz de bile gece aynaya bakmanın uğursuzluk getireceği, bir hanede kırılan aynanın yedi yıl o haneye şansızlık getireceği, en çok istediği şeylerin elinden alınacağı ve dahi en sevdiği kişinin artık aynanın diğer tarafında olacağı yani diğer alemlere karışacağı rivayet edilir. Bir hanede en az 7 yıl kötülük getirmesinin nedeni de dünyanın yaratılış hikayesinde gün ile ilgili olduğu rivayet edilir. 

 

Kedilerin aynaların karşısında tepki vermesi, ürkmesi veya kaçması aslında orada bazı görünmemesi gereken şeyleri gördüklerinden dolayı olduğu yakın geleceğe kadar yaygın inanışlar arasındaydı. Bugün yaygın olmasa da bu inanışı sürdüren toplumların olduğu düşünülmektedir. Eski medeniyetlerde kediler diğer alemden gelenlerden korunmak için saraylarda tutulur, kralların, kraliçelerin odalarında onlara özellikle refakat etmeleri sağlanırdı. Bunun en yaygın örneği Antik Mısır, Yunan ve Roma dönemlerinde görülür. Roma’ya bu inanış Mısır harekatlarıyla geçse de kültürlerin birbirini etkilediği bir gerçektir.

Psikolojik açıdan ise aynalar “geçmişteki insanın içindeki kötülüğü ve iyiliği yansıtır” düşüncesini destekler niteliktedir. İçinde bulunduğunuz ruh haliyle bir süre baktığınız aynalar kişiyi daha hızlı o ruh haline sürüklediği gözlemlenmiştir. Örneğin mutsuz bir zaman diliminde veya çaresizlik içerisinde bakıldığında o duygu daha da yoğunlaşarak kişiyi içine çeken bir girdaba dönüşmektedir. Özellikle gece ve günün ilk saatlerinde aynaya bakarken yansıtılan enerji kişinin gün içerisinde bürüneceği ruh halini büyük ölçüde etkilediği gözlemlenmiştir. 

Dini açıdan ise geceleri aynaların üzerlerinin örtülmesi yönünde inanışlar mevcuttur. Gece aynaya uzun süre bakılmasının ardında kişinin diğer alemdekileri anlık da olsa görebileceği yönünde inançlar mevcuttur. Bu görüntüye maruz kalanların aynanın sırrından kurtulamadıkları ve akli meleklerini yitirdiği yönünde söylenceler oldukça fazladır. Görüldüğü üzere her ne kadar kadim zamanlardan kalma inanışlar olduğu düşünülse de günümüzde buna inanan insanlara çevremizde rastlamak mümkündür. 

Dünyanın birçok gizemi vardır, ayna da bu gizemlerden yalnızca birisi ve gündelik hayatta en çok kullandığımız cisimdir. Her şey bir batıl olabilir, her şey bir mit olabilir veya her şey gerçek olabilir. Eski çağlarda o zamanın bilgisiyle açıklanamayan olayların yaşanıyor olması, günümüzde bunların yaşanmayacağı anlamını taşımamakla birlikte olacağı anlamını da taşımamaktadır. Bilinen ve bilinmeyen her şey bir olasılıktır ve olasılıkların kişiyi hangi gerçeğe sürükleyeceği hiçbir zaman belli değildir. Yine de insanı, insana en iyi yansıtan aracın ayna olduğu gerçeği yadırganamaz. Ondan bir şey saklayamazsınız, kötülüğünüzü gizleyemezsiniz, içinizdeki merhameti gizleyemezsiniz, görmek istediğiniz güzellik ise onu, kötülük ise onu görürsünüz aynanın karşısında insan ruhu çırılçıplaktır.

Ezcümle, cisimler, olaylar onlara katılan anlam kadar gerçek olurlar. 

Düşünceni Tek Emojiyle Anlat!
+1
3
+1
3
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
2
4.8 5 oylar
Yazımızı Değerlendir
Abone ol
Bildir
guest

5 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Sıralı yorumlar için geri bildirim
Tüm yorumları görüntülere
Volkanyls
Volkanyls
2 yıl önce

Gayet güzel bir yazı olmuş, üç harfliler ile aynanın bağlantısını açıkladı benim kafamda, elinize sağlık

Heathcliff
Yönetici
1 yıl önce
Cevap verdi  Volkanyls

Kafanızdaki soru işaretlerine ışık tuttuysak ne mutlu bize. Teşekkür ederiz.

Murat Movli
Murat Movli
2 yıl önce

Türk mitolojisi ile ilgili araştırma yaparken denk geldim yazıya, aynaların Türk inanışındaki rolünü bilmiyordum muhteşem bir yazı. Lütfen bu konulara devam edin.

Heathcliff
Yönetici
1 yıl önce
Cevap verdi  Murat Movli

Araştırmanıza katkı sağlayabilmiş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

samet
samet
1 yıl önce

çok güzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık

Bu yazılarımızı da beğenebilirsin

Yunan Mitolojisi Hikayeleri 7: Pandora ve Kutusu

Dünya üzerinde yaratılmış olan ilk insan kadın bahtsız Pandora ve kutusunun hikayesini hiç okudunuz mu?

Yunan Mitolojisi Hikayeleri 9: Baucis ve Philemon

Hoşgörü ve misafirperverliğin vücut bulmuş hali olan Baucis ve kocası Philemon’un okumaya değer hikayesi sizlerle!

Hırsızlar Prensi Robin Hood Gerçekte Kimdir?

O bir soylu, belki bir köylü, hayır hayır hayır o Robin Hood…

Dünden Bugüne Kız Kulesi Tarihi ve Mitleri

Bugün restorasyon ile gündeme gelen Kız Kulesi, bilinen tarihi ve hakkında anlatılan…