Bu içerik Medium sitesinden yararlanarak çevrilmiştir.
Konstantinopolis, 29 Mayıs 1453’te Türkler tarafından ele geçirilene kadar Doğu Roma İmparatorluğu’na bin yıldan fazla bir süredir başkentlik yapmıştır. 1324 yılında Osman Bey oğlu Orhan Bey’in Bursa’yı ele geçirmesinden itibaren, Türkler Doğu Akdeniz ve Balkan bölgelerinde nüfuzlarını genişletiyordu. Nihayetinde, 2. Mehmet Konstantiniyye’yi fethetmeyi başardı ve şehrin ismini İstanbul olarak değiştirerek 470 sene boyunca Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapacak şehri imparatorluğun merkezi haline getirdi. Konstantinopolis’in fethi, askeri ve insanlık tarihinde birçok ilkin ve tarihi bir mucizenin hikayesidir.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul kuşatması şehrin ilk kuşatması değildi.
Müttefik Slav ve Sasani Perslerinin yardım ettiği Avarlardan Araplara, Haçlı seferlerinden Bulgar ve Nikea (İznik) kuvvetlerine kadar birçok güçlü ordu şehri ele geçirmeyi denedi ancak hepsinin bu girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Türkler de aynı zamanda şehri birçok kez kuşatmıştı. Yıldırım Bayezid tarafından 4 kez kuşatılmakla birlikte 1422’de 2. Murat önderliğindeki kuşatma da başarısız olmuştu ve Bizans İmparatorluğu, antik başkentini başarılı bir şekilde savunmuştu.
Bizans’ın Hazırlığı
11. Konstantin, diğer Avrupa devletlerinden yardım istedi ama bu yardım karşılığında Papalık, tüm hristiyan kiliselerinin başı olarak Katolik kilisesinin kabul edilmesi şartını öne sürdü. Konstantin Papa’nın bu şartını kabul etmeyince, çok az yardım gönderdiler. Venedikliler ve Cenevizliler desteklerini sundular. Venedikliler 800 asker ve 15 kadırga gönderdi. Gönderilen bu desteğin geç ulaşması, Bizanslıların çok fazla işine yaramadı. Cenevizliler, kuşatma sırasında yaralanana kadar büyük mücadele edip şehrin duvarlarını tek başına savunan ünlü İtalyan paralı asker Giovanni Guistiniani’nin önderliğinde 700 asker gönderdi.
Şehrin savunulması için de Konstantinopolis limanına giden Haliç Boğazı’na bir zincir çekildi.
Sultan 2. Mehmet’in ağır topları (Şahi Topları)
Şehri önceden kuşatmayı deneyen orduların hiçbiri 2. Mehmet kadar iyi donanımlı değildi. Dünya tarihinde ilk kez, bir şehrin büyük surlarına karşı ağır toplar kullanılmıştı. Şehrin düşüşünde çok önemli bir rol oynayan Macarlı Urban adındaki bir mühendis, Osmanlı orduları için daha önce yapılmamış büyüklükte devasa ağır toplar döktü. Osmanlı’ya bu teklifi götürmeden önce Urban, aynı teklifi ilk önce Bizans İmparatorluğu’na sundu ancak mühendisin talep ettiği ücreti ödeyememişlerdi. Öte yandan 2. Mehmet, küçük yaşlarda aldığı eğitimler sonucu matematik ve mühendislik alanında yetkin bir isimdi ve şehrin surlarını aşabilecek bu topları yapabileceğini söyleyen mühendise tüm imkanları sağlamıştı.

Theodosian Surlarının Zorluğu
Tarihte Theodosian Surları olarak bilinen Konstantinopolis Surları, 2. Mehmet’in ordusunun önündeki en büyük engeldi. Bu engelin farkında olan 2. Mehmet, bu devasa ve üç kademeden oluşan surları aşmak için gerekli hazırlığı yapmıştı. Onun büyük topları kullanma konusundaki askeri yeniliği, şehri fethetme yolundaki bu dev engelin üstesinden gelmek için çok önemli bir rol oynadı.
Türk Ordusu’nun Şehir Önündeki Karargahı
Türkler uzun bir kuşatmanın ne gibi ihtiyaçlar doğurduğunun farkındaydı ve bu yüzden kurdukları karargah son derece titizlikle organize edilmişti. Cesetlerden yayılacak olan herhangi bir hastalığın karargahta yayılmasını önlemek için hazırlıklar yapmışlardı ve karargah çevresindeki su kaynaklarını temiz tutmak için titizlikle çalıştılar. Alınan bu ek tedbirler Türklere şehrin uzun kuşatmasını sürdürmelerine ve sonunda şehrin fethedilmesine yardımcı oldu.

Kuşatma Başlıyor
Osmanlılar döktükleri devasa toplarla surları bombalamaya başladılar. Ancak bu topların yeniden dolması uzun zaman alıyordu. Topların yeniden doldurulduğu sürede Giovanni, birliklerine surları onarmalarını emretti. Bu strateji Osmanlılar için çok etkili değildi. Tüm bunlar olurken Osmanlı filosu, çekilen zincir yüzünden Haliç’i geçemiyordu. Fakat Bizanslıların müteffiklerinden herhangi bir yardım almasını engelleyerek yolu da kapatmışlardı.
Osmanlı gemileri Haliç’e girmek için karadan yürütülüyor
Haliç’in bir türlü geçilememesi padişahı kızdırdı ve gemilerin karadan Haliç’e taşınmasını emretti.
Ertesi gün Osmanlı Filosu’nun Haliç’i geçtiğini gören Bizanslılar şaşırdılar ve bir kargaşa içerisinde denize yakın olan zayıf duvarların olduğu surlara yoğunlaştılar.
Giovanni, düşman gemilerini Rum ateşiyle (suda yanan ateş) yakmaya çalıştı ama işe yaramadı.

Hayatta Kalmak İçin Savaş
Bu aşamada, şehrin düşmesi an meselesiydi. 6 Mayıs’ta Türkler’in devasa topları duvarların kapılarından birini parçalamayı başardı.
Türk birlikler nerdeyse surları aşıyorlardı ancak Giovanni tam zamanında oraya vardı ve Osmanlı ordusunu geri püskürttü. 2. Mehmet’in birliklerine, Bizanslılara karşı büyük bir saldırı başlatmasını emrettiği 29 Mayıs’a kadar bu mücadele devam etti. Giovanni hala saldırıya direnebildi. Ancak bu zamana kadar duvarların kapıları çok fazla hasar almıştı.
2. Mehmet 3000 yeniçerisine kapılardan şehre girmelerini emretti. Giovanni de bu saldırı sırasında yaralandı ve cepheden çekilmek zorunda kaldı. Bu, adamlarının moralini bozdu ve kaos ve panik durumunda Osmanlılar duvarlara tırmandı ve bayraklarını dikti. Duvarları savunan birlikler disiplini koruyamadılar. İmparator Konstantin, Osmanlıları son bir kez geri püskürtmeye çalıştı ama imparator bu son saldırı da öldürüldü.

Dini bir müjdeye nail olma çabası
İstanbul’un fethinin yolunu açan başka bir faktör de şehri fethedecek ordu ve komutanını müjdeleyen bir hadisin olmasıydı. Müslümanlar bu hadisteki müjdeye erişmek için geçmişte birçok kez şehri ele geçirmeye çalıştılar fakat Fatih Sultan Mehmet’in emri altında şehri fethetmek için tüm hazırlıkları tamamlamışlardı ve bu müjdeye erişme gayretiyle şehrin önüne geldiler. Bunu kutsal bir görev olarak kabul ettiler ve bu müjdeye eriştiler.
Sonuç olarak
Şehrin düşüşü, daha iyi askeri planlama ve 2. Mehmet’in şehri fethetmeye olan güçlü inancının sonucuydu. Türk ordusu çok iyi organize edilmiş ve daha donanımlıydı. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde Türklerin 29 Mayıs 1453’te şehri fethetmesine, 2. Mehmet’in Fatih unvanını almasına ve İstanbul’un Osmanlı’nın başkenti olmasına yardımcı oldu.