Batı sanat tarihinin en korkunç resimlerinden biri.

Efsaneye göre, Satürn (ya da Yunanlıların deyimiyle Cronus) evrenin kralıydı lakin bir gün, tıpkı babası Uranüs’ü devirdiği gibi oğullarından birinin onu tahtından edeceği kehanetiyle uyarıldı. Kudretini korumak amacıyla en büyük vahşeti gerçekleştirir, doğdukları anda çocuklarını yer.   

On sekizinci İspanyol ressamı Francisco de Goya yamyam titanı Hıristiyan Tanrısına korkunç bir alternatif olarak sunan bu hikayenin bilhassa sarsıcı bir tasvirini veriyor. İznik Amentüsü, İsa’nın “ebediyen babadan geldiğini” belirtiyor. Baba kendinden bir parçayı oğula verir (kendini oğula verir), oğul da buna eşit bir sevgi ve sadakatle karşılık verir ve bu karşılıklı sevgiden Kutsal Ruh oluşur. İşte tüm yaradılışı ve insanlığın kurtuluşunu mümkün kılan bu sonsuz sevgidir. Cennet bu sevgiye tamamıyla itikat etmekten öte bir şey değildir. C.S. Lewis Acı Sorunu adlı kitabında bu “fedakâr” sevginin “yalnızca tüm yaradılışın değil, tüm varlıkların ritmini” oluşturduğundan bahsediyor.

Şimdi, oğlunun kıskançlığıyla cinayete sürüklenen kötü bir babayı hayal edin. Ne yaradılış, ne kurtuluş, ne Kutsal Ruh, ne de cennet olurdu. Sadece soğuk ve terk edilmiş kozmosun merkezinde yapayalnız bir Tanrı… Lewis’in de dediği gibi “fedakârlık sisteminin dışında kalan her şey salt bir ifadeyle adeta bir cehennemdir.”

Barok ressam Fleman Peter Rubens’in  Satürn efsanesinin daha önceki tasvirlerinde  Satürn’ü soğukkanlı katil olarak resmetmiş ve feryat eden bebeğe sempati uyandırmış ancak yalnızca Goya, Satürn’ün bu eyleminin korkunç sonuçlarını yansıtmıştır. 

 

 

Sanat tarihçisi Jay Scott Morgan’ın “Goya’nın Satrün’ünün Gizemi”  başlıklı bir makalesinde, bu tablonun korkunç çelişkisini anlamanın en iyi yolunun, Satürn’ün her iki gözünün sunduğu farklı duygusal durumları gözlemyebilmek için sırasıyla her iki gözü kapatmak olduğunu öne sürüyor. 

“Yüzünün sağ tarafını kapatın ve harekete geçerken yakalanan bir Titan görüyoruz, onu durdurmaya çalışanlara meydan okuyor, şişkin sol gözü ise vahşiliğinin görünmeyen tanığına çılgınca bakıyor… Sol gözünü kapatın ve acı çeken bir varlıkla karşı karşıyasınız, karanlık göz bebeği kontrolden çıkan vahşi cinayetine bakıyor.” 

Büyük ölçüde Goya’nın tablosundan dayanan Sufjan Stevens’ın “Satürn” şarkısında, Morgan’ın titanın gözünde fark ettiği meydan okuma ve iğrenme büyüyor. Birinci tekil şahısla konuşan ve Hristiyan Tanrı’ının da gayet farkında olan Sufijan’ın Satürn’ü,  kendine acıyan ve pişmanlık hissetmeyen nakaratını şöyle tekrarlar: “Bana kötü olduğumu söyle.

Sevginin adına layık olmadığımı söyle

 Kötü olduğumu söyle.

Tanrının yüzü olmadığımı söyle.

Tanrı’nın imgesinde olan bir varlığa göre, Satürn elbette “tanrının yüzü” fakat bütün şarkı boyunca kurtulmak için yalvarıyor. Tanrı suretinde yaratılmak hem bir nimet hem de bir yüktür. Tüm bu sureti taşıyan varlıklar ortak bir kaderi paylaşır: “Tanrıya tapmak ve O’nu tatmak.” İntihardan başka seçenek yoktur. 

Bir gün bir arkadaşım bana şöyle demişti, “İsa’yı seviyorum ama yine de günah işleyeceğim”; fakat tutarlı yaşamak isteyenler için böyle bir fikir saçmalıktır. Eğer Tanrı varsa ve O’nun talepleri gerçekse bize sadece iki seçenek kalıyor. Kendini adamanın büyük dansına katılabilir, kendimizi Tanrı’ya adayabilir ve Tanrı O’nu bize İsa’nın bedeninde ve kanında verirken yanında olabiliriz. Ya da Satürn gibi olabiliriz, bütün kozmosu ağzından içeri tıkmaya çalışır böylece hiçbir şey kendi kederli evreninin tanrısı olarak statüsüne meydan okuyamaz.  

Lewis fedakârlık konusu için “Kutsal oyunun ilk kuralı topa dokun ve yoluna devam et” şeklinde ifade ediyor. Satürn, oğlunu sevmeyi reddederek bu sınavda başarısız olur ve kendini cehenneme atar. Çocuğunun parçalanmış cesedini tutuşuna bakın. Onu asla bırakmayacak.  

Çevirmenin Notu,

Ben bu çalışmayla ilk karşılaştığımda Satürn’ün gözlerinde ki korkudan etkilenmiştim, kara resimlerin en etkileyicisi ve en vahşisi… Kahinden aldığı bilgiyle çocuklarını yemeye karar veriyor ancak karısı Opis üç bebeğini (Jüpiter, Neptün ve Pluton’u) taşlarla değiştiriyor ve kocası da bu üç taşı fark etmeden yutuyor. Daha sonra Jüpiter büyüyor ve babasını tahttan indiriyor ve penisini kesiyor. Wendy Bird bu resmi, “Satürn devletin gücünün alegorisini yaparak kendi çocuğunu yok eder, bu da art arda gelen hükümdarların İspanyol halkını katledişini çağrıştırır.” şeklinde tanımlar. Goya’nın dönemi İspanyol tarihi için yer yer bunaltıcı yer yer de gericidir. Tüm bunların arasında Goya yenilikçi sanatını korumak onunla parlayabilmek için uğraşmıştır.

Düşünceni Tek Emojiyle Anlat!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
0 0 oylar
Yazımızı Değerlendir
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Sıralı yorumlar için geri bildirim
Tüm yorumları görüntülere
Bu yazılarımızı da beğenebilirsin

Karanlıktan Gelen Islık-The Whistler in the Dark\Part 2

Pigeons from Hell’ den The Whistler in the Dark ikinci bölüm sizlerle

Umberto Eco ile gerçeklik, kurgu ve Kutsal Kâse üzerine bir söyleşi

Eco, romanlarının mistik sırlarını bizlerle paylaştı!

Karanlıktan Gelen Islık\The Whistler in the Dark\Part 6

Griswell ve şerif kırık meşe kapısından içeri girerler…

Devasa Bir Güneş Fırtınası: 1859 Carrington Olayı

1859’da yaşanan kayda geçmiş en büyük güneş fırtınası, yeryüzündeki telgraf hatlarının çalışamaz hale getirmişti. Peki yakın gelecekte gerçekleşeceği düşünülen yeni bir güneş fırtınasının etkisi ne büyüklükte olacak?