Semavi dinlerin lanetlediği, akabinde dillerin ortaya çıktığına inanılan, Mezopotamya’nın en güzel şehirlerinden, insanlık tarihinin gelişimine göz kırpan ve aynı zamanda lanetlenenler Babil. 

Babil, tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış dünyanın en eski kadim şehirlerinden biridir. Bu şehrin kuruluşu ile ilgili; MÖ 18. Yüzyılda kurulmasından, Irak’lı diktatör Saddam’ın tekrar gün yüzüne çıkarmaya çalışmasına kadar hakkında çeşitli mitolojik, dinsel ve tarihsel hikayeler anlatılmaktadır. Bunlardan en ünlüsü, Babil Tanrıları tarafından kurulduğu söylenen bir hikayedir.

Bazı söylencelere göre Büyük Tufan’ın ardından Sümer bölgesine yerleşen Nuh’un oğullarından en kudretlisi olan Nemrut’un dört şehrinden biriydi. İnsanlığın bugün geliştirerek kullandığı birçok bilgi aslında Babil’de hayata geçmiştir. Örneğin; ilk ay takviminin icadı, ilk sayı sistemi, yazının temellerinin atıldığı bu yerde tarihin ilk yazılı kanunu oluşturuldu. Dünyanın yedi harikalarından biri olarak kabul edilen asma bahçeleri bu şehirde yükseldi. İyi niyetle yapılmış ama tüm dinler tarafından kibir abidesi olarak görülen Babil Kulesi burada göğe uzandı. Tarihin gördüğü en büyük komutanlardan biri olan Büyük İskender de Babil’in güzelliği karşısında büyülenmiş burayı Perslerin elinden aldıktan sonra İmparatorluğunun başkenti yapmaya karar vermiş ve bu büyük komutan bu şehirde hayata gözlerini yumdu. Bugün Irak sınırında bulunan Babil gün yüzüne çıkan hikayeleri ve kalıntılarıyla insanlığı büyülemeye devam ediyor.  

Tanrının kapısı anlamına gelen Babil’e ilk önce Akad metinlerinde rastlansa da kentin kuruluşunun çok daha eskiye dayandığı düşünülmektedir. Sümer dilinde tanrının kapısı Kadira anlamına gelen kelime ile belirtiliyordu. Sümer Şehir Devlet’ine son veren Sargon Babil’i işgal ettikten sonra Akat İmparatorluğunu kurmuş ve artık Kadira ismi Babil olarak bilinmeye başlanmıştır.

İşte Babil’de kullanılan bazı teknolojiler:

Babil, antik dönemde önemli bir şehir devleti ve imparatorluk merkeziydi. Babil’de kullanılan teknolojiler, o dönemdeki diğer medeniyetlerle karşılaştırıldığında oldukça gelişmişti. İşte Babil’de kullanılan bazı teknolojiler:

  1. Sümerler tarafından icat edilen çivi yazısı: Babil, çivi yazısı olarak bilinen bir yazı sistemini kullanan ilk medeniyetlerden biriydi. Çivi yazısı, kil tabletler üzerine yazılan işaretlerden oluşuyordu.
  2. Duvarlar: Babil’de kullanılan duvarlar oldukça kalın ve sağlamdı. Bu duvarlar, kum ve kil karışımıyla yapılmıştı. Duvarların yapımında kullanılan kum ve kil karışımı, sıvı hale getirilerek kalıplara dökülüyor ve ardından güneşte kurumaya bırakılıyordu.
  3. Sulama sistemleri: Babil, bereketli Mezopotamya bölgesinde yer aldığından, sulama sistemleri oldukça önemliydi. Babil’de su yolu ve kanallarının kullanımı yaygındı. Eufrat Nehri’nden su, kanallar aracılığıyla tarım arazilerine taşınıyordu.
  4. Köprüler: Babil, su yolları üzerinde inşa edilmiş bir şehir olduğundan, köprüler oldukça önemliydi. Babil’de inşa edilen köprüler, ahşap veya taş malzemelerden yapılmıştı.
  5. Asma bahçeler: Babil’in asma bahçeleri, antik dünyanın Yedi Harikası’ndan biriydi. Asma bahçelerinin yapımında kullanılan teknolojiler arasında sulama sistemleri ve teraslı bahçelerin oluşturulması gibi özellikler yer alıyordu.
  6. Astronomi: Babil, astronomi konusunda oldukça gelişmişti. Babil gökbilimcileri, gökyüzünü gözlemleyerek günleri ve mevsimleri takip ediyorlardı. Babil gökbilimcileri, takvimlerini Ay’ın hareketlerine göre düzenliyorlardı.

Babil’de kullanılan bu teknolojiler, o dönemdeki medeniyetler arasında oldukça ileri seviyede bulunuyordu. 

Babil'in Asma Bahçeleri

Babil, tarih boyunca birçok farklı krallığa ev sahipliği yapmıştır. Amoriler, Akadlar, Keldaniler, Asurlular ve Persler tarihin başlangıcından bu yana Babil’e hükmetmiştir. Babil’de iz bırakan en bilindik krallar Hammurabi ve Kral II. Nebukadnezar olmuşlardır.

Babil’in asma bahçeleri hakkında pek çok hikâye ve efsane anlatılır. Bunlardan biri, bahçelerin Babil Kralı II. Nebukadnezar’ın karısı Amytis için yapıldığıyla ilgilidir. Kaldaniler dönemi Babil’in en görkemli dönemlerinden sayılmaktadır. Kraliçe Amytis, Med ülkesinin (Bugünkü İran sınırları içerisinde) prensesiydi ve memleketinin doğal güzelliklerinden yoksundu, ülkesinin ovalarını, yeşil dağlarının özlemini çekmekteydi. Bunun üzerine görkemli Kral II. Nebukadnezar, kraliçesi için daha önce hiç yapılmamış bir bahçe yapmaya karar verdi ve böylece antik dünyanın yedi harikasından biri olan asma bahçeleri ortaya çıkmıştır. 

Asma bahçeleri, 300 metre uzunluğunda, 150 metre genişliğinde ve 25 metre yüksekliğindeki bir teras piramidi şeklindeydi. Piramit şeklindeki yapı, 7 katlıydı ve her katın üzerinde bahçeler vardı. Bahçeler, palmiye ağaçları, diğer egzotik bitkiler ve ağaçlarla doluydu. Bahçelerin sulanması için, Eufrat (Fırat) Nehri’nden bir kanal inşa edilmiş ve bu kanal bahçelere su sağlayan bir su kanalı olmuştur. 

Asma bahçelerinin inşası, o dönemde mimari ve mühendislik alanında önemli bir başarı olarak kabul edilmiştir. Ancak, asma bahçeleri M.S. 2. yüzyılda yok olmuş ve günümüzde sadece kalıntıları kalmıştır. Asma bahçelerinin yok olmasının nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı kaynaklarda çevresel faktörler (örneğin, depremler veya sel) ve diğer kaynaklarda bölgenin günümüzde bile bitmek bilmeyen savaşlar nedeniyle yıkıldığı belirtilmektedir. Nitekim Babil metinlerinde bu bahçelerden söz edilmemektedir ve arkeolojik olarak kesin bir kanıt da bulunmamıştır. Buna karşın bu bahçeler antik dünyanın tek yeri net bir şekilde belirlenememiş yedi harikasından biridir. 

Tarihin En İyi Korunan İlk Kanunlarından: Hammurabi Kanunları

Babil İmparatorluğu, MÖ 18. yüzyılda kurulan ve tarihin en büyük imparatorluklarından biri olan Asur İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra yükselmiştir. Babil İmparatorluğu’nun en ünlü kralı, Hammurabi’dir. Hammurabi, yasaları ile ün kazanmıştır ve “Hammurabi Kanunları” adıyla bilinen yasalar, tarihte yazılı olarak kaydedilmiş en eski yasalar arasındadır. Yasaların kaydedilmiş olması kil tabletler üzerine yapılan çivi yazılarıyla mümkün olmuştur. Bu çivi yazıları da bugünkü harflerin oluşmasına zemin hazırlamıştır.

Hammurabi yasaları kısasa kısas mantığıyla çalışmaktadır. Yasalar, tüm insanların eşit olduğunu kabul eder ve herkesin yasal korumaya sahip olduğunu vurgular. Yasalar, suçluların cezalandırılması gerektiğini belirtir. Cezalar genellikle suça göre değişir. Örneğin, hırsızlık cezası olarak el kesme uygulanır fakat hırsız bir eve duvar delerek girmişse öldürülüp o duvarın önüne gömülürdü. Tecavüz ederse erkeklikten men edilirdi. Birisini suçlayan (kast edilenin çoğunlukla iftira olduğu varsayılıyor) eğer suçu kanıtlayamazsa ölümle cezalandırılır. Ticari işlemlerde aldatmaca yapmak, yalan söylemek veya başka bir kişinin mallarını çalmak gibi suçları yasaklar. Miras hukuku konusunda da detaylı bilgi verir. Mirasın nasıl bölüştürüleceği, kimin ne kadar miras alacağı gibi konular daha antik dönemde yasal olarak düzenlenmiştir. Evlenme, boşanma ve çocuk sahibi olma gibi konular aile yasaları altında düzenlenir. İşçilerin haklarını ve işverenlerin sorumluluklarını düzenler. Örneğin, işçilerin çalışma saatleri, maaşları ve çalışma koşulları gibi konular bu yasalar altında belirlenir.

Hammurabi’nin söylemine göre bu yasalar Babil’in koruyucu tanrısı Madruk tarafından yazılmıştır. Yani bir başka deyişle Hammurabi’nin yasaları tanrının yasalarıdır. Yahudiliğin ve Hristiyanlığın erken dönemlerinde bu metinlerin ve Babil mitlerinin etkileri de görülmektedir.

Babil Kulesi'nin İnşası ve Yıkılışı

Babil Kulesi, Tanrı Madruk için yapılmıştır. Sümerliler yer ve göğü birbirine bağlayan bir ağacın varlığına inanırlardı. Babil Kulesi de bu ağacın bir temsili yapısı olarak inşa edilmiştir. Bu kule Babilliler tarafından Tanrı Dağı olarak isimlendirilmişti. Babil Kulesi’nin inşası da Babil İmparatorluğu döneminde gerçekleşmiştir. Babil Kulesi, dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir. İnşası, MÖ 6. yüzyılda Kral Nebukadnezar tarafından başlatılmış ve tamamlanması yaklaşık 20 yıl sürmüştür. Kule, yaklaşık 90 metre yüksekliği ve yedi katmanı ile o dönem için muazzam bir yapıyı teşkil etmekteydi. 

Her katın ruhani bir karşılığı mevcuttu, ilk kat taşı, ikinci kat, ateşi, üçüncü kat bitkileri, dördüncü kat hayvanları ve son üç kat ise insanları, gökyüzünü ve melekleri sembolize ediyordu. İnsanlar bu yedi basamağı idrak edip çıktıktan sonra Tanrı Madruk’a ulaşabileceğine inanıyordu. Nitekim halktan kişiler ilk kata çıkabilirdi, üst katlar yalnızca rahiplere mensuptu

Ancak, Babil Kulesi’nin yıkılışı, tarihte ünlü bir hikâyeye sahiptir. Hikâye, insanların kibirlerinin cezalandırılması olarak anlatılır. Tanrı, insanların dillerini karıştırmış ve birbirlerini anlamaz hale getirmiş. Bu nedenle, insanlar birlikte çalışamaz hale gelmiş ve kule inşaatı durmuş. Kule, zamanla doğal afetler ve insan müdahalesi nedeniyle yıkılmış.

Babil Kulesi’nin yıkılışı, tarihte anlatılan birçok hikâyeye ilham vermiştir. İnsanların kibrinin cezalandırılması ve dillerinin karışması hikayesi, birçok kültürde benzer şekilde anlatılmaktadır. Ayrıca, kule inşaatı sırasında insanların birlikte çalışmasının önemi ve insan kibrinin sonucu da vurgulanmaktadır.

Semavi Dinler ve Babil İlişkisi

Babil, birçok din kitabında ve yazıtta önemli bir yere sahiptir. Semavi dinlerin içerisinde Babil’in kötü bir ünü vardır. Burası insanoğlunun kibri ve yaratıcıya baş kaldırdığı yer, ahlaksızlığın ve büyünün merkezi olarak nitelendirilmektedir. Üstelik Babil Kulesi hikayesi Kutsal Kitap’ta yer almaktadır. Tevrat’ın Tekvin bölümünde, insanların kuleyi inşa etmek istemesi ve Tanrı’nın insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamamalarına neden olması anlatılır. Bu olayın ardından insanlar farklı dillere ayrılırlar ve kule inşa edilmeyi durdurulur.

Ayrıca, Babil’in dinleri üzerindeki etkisi de önemlidir. Babil, Mezopotamya’da inanılan çeşitli tanrıların merkeziydi ve Sümer, Akad, Asur, Babil ve diğer pek çok kültürün etkileşiminde kalmıştır. Bu kültürlerin dinleri arasında da benzerlikler vardır. Örneğin, Babil Tanrılarından Marduk, Asur’da Assur olarak tanınır ve Sümer’de Anu olarak adlandırılan tanrıya benzerlik gösterir.

Babil, tarihte önemli bir yer edindiği için, antik çağ yazıtlarında da sıkça bahsedilir. Hammurabi Kanunları gibi önemli metinlerin çoğu Babil’de yazılmıştır. Ayrıca, Babil tarihiyle ilgili birçok kaynak, özellikle tarihi kroniklerde bulunur.

Kitab-ı Mukaddes’in Yaratılış bölümünde Babil şehrinin Nemrut tarafından kurulduğu anlatılır. Yaratıcıya baş kaldırmak için inşa edilen Babil Kulesi insanlığın lanetlenmesine sebep olmuştur. Küfür sayılan bu girişim sebebiyle insanlık lanetlenmiş tek ve ortak olan dilleri karıştırılmış, insanoğlu yeryüzüne dağıtılmış ve insanlar birbirlerini anlamaz hale gelmişlerdir.

Babil, Yahudilik, Müslümanlık ve Hristiyanlıkta farklı şekillerde ele alınmaktadır. İşte her dinde Babil’in yeri hakkında bazı bilgiler: 

İşte her dinde Babil’in yeri hakkında bazı bilgiler

Yahudilik:

Yahudilikte, Babil Kulesi hikayesi, Kutsal Kitap’ta yer almaktadır ve insanların dillerinin karışması nedeniyle insanların farklı dillere ayrıldığı anlatılır. Babil, aynı zamanda Süleyman Tapınağı’nın yıkılmasından sonra Yahudilerin sürgüne gönderildiği yer olarak da bilinir. Sürgün sırasında, Yahudiler Babil’de yaşamış ve orada önemli bir Yahudi topluluğu oluşturmuşlardır. 47 yıl süren bu sürgünü kaleme alan din adamları Babil Talmud’u kitabında şehrin ahlaksızlığın ve iğrençliğin merkezi olarak bahsederler. Onlara göre Babil Kulesi küfrün ve yaratıcıya karşı baş kaldırının sembolüdür.

Hristiyanlık:

Hristiyanlıkta, Babil, Yeni Ahit’te bahsedilmektedir. Yeni Ahit’te, Babil’in büyüklüğü, zenginliği ve günahkarlığı anlatılmaktadır. Ayrıca, İsa Mesih’in doğduğu dönemde, Babil’deki Magi olarak bilinen üç bilge kişi, İsa’nın doğumunu kutlamak için doğuya doğru bir yolculuk yapmıştır.

Gök bilimciliğinin merkezi olan Babil, Hristiyanlık ve Musevilikte büyücülüğün merkezi olarak anılır. Yeryüzüne inen Harut ve Marut adlı iki melek kötüye kullanmamak şartıyla insanlığa büyüyü öğretir. Fakat bu iki melek cinsel arzularına kapılarak suç işlemişler ve bu sebeple Babil Kuyusu’nda baş aşağıya asılarak cezalandırılmışlardır. 

Müslümanlık:

Müslümanlıkta, Babil, Kur’an’da bahsedilen yerlerden biridir. Harut ve Marut’un hikayesi Kur’an’da da yer almaktadır ama burada meleklerin düşüşünden veya cezalandırılmasından bahsedilmez. Kur’an’da Bakara suresinde insanların büyü ile imtihanı anlatılır. Bu kıssa şu şekildedir:

﴾102﴿ Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe, Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı. Hâlbuki bu iki melek, “Biz ancak imtihan vasıtasıyız; sakın küfre sapma!” demedikçe hiç kimseye bilgi vermezlerdi. Fakat onlar bu iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu (sihri) satın alan kimsenin âhiretten 

nasibi olmadığını çok iyi biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür, bir bilselerdi!

﴾103﴿ Eğer onlar iman edip kendilerini kötülükten korusalardı şüphesiz Allah tarafından verilecek sevap daha hayırlı olacaktı. Keşke bunu bilselerdi!

Kur’an’da, Babil halkının Allah’a karşı gelmesi ve sonunda cezalandırılması anlatılmaktadır. Babil, ayrıca İslam dünyasında tarihi öneme sahip bir şehir olarak kabul edilir.

Sonuç olarak, Babil, Yahudilik, Müslümanlık ve Hristiyanlıkta farklı şekillerde ele alınmaktadır. Her dinde Babil’in tarihi, mitolojik ve dinsel açıdan önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir.

Babil’in tarihi, ilginç ve çeşitli hikayelerle doludur. Babil, tarih boyunca birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu nedenle, kültürlerin birleştiği bir yerdir. Ayrıca, Babil İmparatorluğu’nun yıkılışı, tarihte önemli bir dönüm noktasıdır. İmparatorluk, Pers İmparatorluğu tarafından fethedilmiştir ve bu, tarihte birçok değişikliğe neden olmuştur. Babil Kulesi de bu fethedilişten nasibini almış, bir daha aynı şekilde tahkim edilememiştir.

Büyük İskender ve Babil

Büyük İskender ve Babil arasındaki ilişki oldukça önemlidir. İskender, Makedonya Kralı olarak tahta çıktıktan sonra, Pers İmparatorluğu’na karşı seferler başlatmış ve bu seferler sırasında Babil’e de gelmiştir.

Babil, İskender’in Pers İmparatorluğu’nu fethetmesinde önemli bir merkezdi. İskender, Babil’i ele geçirdikten sonra, şehirdeki ana tapınağı yeniden inşa etti ve daha sonra imparatorluk merkezi olarak seçti. İskender, Babil’de birçok önemli karar verdi ve imparatorluğun yönetimini bu şehirde sürdürdü.

Babil, aynı zamanda İskender’in hayatının son zamanlarında da önemli bir rol oynadı. İskender, Babil’deki sarayında öldü ve orada defnedildi. Ölümünden sonra, İskender’in generalleri arasında yapılan mücadeleler sonucu imparatorluğun parçalanması ve Helenistik Dönem’in başlamasıyla Babil’in tarihi değişti.

İskender’in Babil ile ilişkisi, şehrin tarihi açısından da önemli bir dönüm noktası oluşturdu. İskender’in Babil’i seçmesi, şehri büyük bir kültürel ve politik merkez haline getirdi ve bölgenin tarihinde kalıcı bir etki bıraktı.

Günümüzde Babil

İskender’in ölümünden sonra Babil zaman içerisinde unutuldu, yalnızlaştı ve zamanın yıpratıcı etkisiyle tarihe karıştı. Şehri besleyen Fırat Nehri’nin yatağı değişince şehrin bir kısmı kurak büyük bir kısmı ise sular altında kaldı. Babil’in, zamanla sınır kenti olması ve islamın yükselişinden sonra birçok savaşa ev sahipliği yapması şehri iyiden iyiye yıprattı. Kısacası Babil’in yıkılışına neden olarak doğal afetler, savaşlar, siyasi ve dini çatışmalar, ekonomik çöküşler gösterilebilir. Semavi dinlere göre ise bu şehir yaratıcıya baş kaldırının, küfrün, büyünün merkezi olmasından dolayı lanetlenmiş ve cezalandırılmıştır. 

Yüzyıllar süren serüvenin sonucunda tarihin tozlu sayfalarına karışıp kumlar, sular altında kalan bu şehir, 19. Yüzyılda arkeologlar tarafından keşfedildi ve restore edilmeye başlandı fakat 21. Yüzyılın başlarında Babil yine insanoğlunun yıkıcılığını derinden yaşadı. Irak’ın Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin Babil’in kültürüne ve mirasına büyük önem veriyordu. Öyle ki kendini Babil İmparatorluğu’nun mirasını taşıyan modern Irak’ın lideri olarak görüyordu. Babil’in kültürü ve tarihine ilişkin fikirlerini de sık sık dile getiriyordu. Saddam, Babil’i yeniden canlandırmak, kültür ve mirasını yeniden gün yüzüne çıkarmak için büyük çaba serf etti. 1980’lerde Babil’in kalıntılarını korumak için çeşitli çalışmalar başlattı. Bunların en başında Hammurabi yazıtlarının orijinal halinin korunması ve restore edilmesi, Kral Nebukadnezar’ın sarayının yeniden inşa edilmesi ve Babil Kulesi’nin onarımı da yer alıyordu. Bu çabaların birçok nedeni olabilir, bu nedenlerin en başında siyasi çıkar gelebilir, örneğin diktatörlük yolunda ilerleyen Saddam, Babil’i tekrar canlandırıp bir sonraki adımda Babil hâkimi olarak taktim edildiğinde imparatorluk döneminden yer alan ve bugün Irak sınırı dışında kalan birçok toprak için yasal hak elde edebilirdi. Bunun yanında gerçekten antik çağdan kalan yedi harikadan biri olan Babil’i kültürel açıdan canlandırmak ve mirasa sahip çıkmak istenmesi de olabilir. Kısacası bu durumun birçok sebebi olabilir. 

Her ne sebeple olursa olsun Babil’in tekrar gün yüzüne çıkması ümidi Irak’ın işgali ile son buldu. Amerika liderliğindeki koalisyon güçleri 2003 yılında Saddam Hüseyin’i devirmek için Irak’a girdi ve maalesef işgal sürecinde Babil’in tarihi bölgesi yüzyıllar sonra bir kez daha büyük hasar gördü.

Babil insanlığın ilerlemesine olanak sağlayan buluşlarıyla, göz alıcı tasarımlarıyla, mitolojisiyle, hikayeleriyle tarihin tozlu sayfalarına tamamen gömülmüş oldu. İşgaller, afetler ve yaşanan olaylardan sonra günümüze ulaşan kalıntıları, ancak geçtiğimiz yıllarda 2019 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak listelendi.

Düşünceni Tek Emojiyle Anlat!
+1
0
+1
4
+1
0
+1
0
+1
1
+1
2
+1
4
5 4 oylar
Yazımızı Değerlendir
Abone ol
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Sıralı yorumlar için geri bildirim
Tüm yorumları görüntülere
A. T.
A. T.
1 yıl önce

Merhabalar Üstad, eline sağlık. Yazı bana kalırsa, oldukça uzun ve odak noktası yok. Bence alt başlıklarını ayrı bir makale/yazı/gönderi haline getirmek daha yerinde olurdu.

İnstagramdaki gönderiden buraya zıpladım. Babil Kulesi ve Laneti gibi bir başlığı vardı, aradığım şeyi bulana kadar yoruldum vallahi…

Hadi sağlıcakla

Bu yazılarımızı da beğenebilirsin

Aynaların Sırrı

“Ayna ayna, söyle bana!  Var mı benden güzeli bu dünyada?” diye sormuştu kötü kalpli kraliçe, ayna için bu basit bir soruydu. Halbuki ayna, bilinen ve bilinmeyenlerin ötesinde hakikatleri sırının içinde barındırdı.

Çernobil Tekrar Isınıyor, Yeni Bir Felaket Mi Kapıda?

35 sene önce ülkemizi de önemli ölçüde etkileyen bu felaket, yeniden mi gündeme geliyor? Olası bir nükleer sızıntı mümkün mü?

Zeus’un Bile Korktuğu Tanrıça: Nyx

Öyle bir varlık düşünün ki tanrıların lideri Zeus bile ondan korksun. Buyurun Nyx kimdir öğrenelim.

Korsan Yazılım (Crack) Sorunsalı: Amme Hizmeti Mi, Veri Hırsızlığı Mı?

Ücretli uygulamaların ücretsiz olarak kullanılmasını sağlayan crack olayı nedir ne değildir gelin beraber inceleyelim.