Merhabalar! Müziğin veya sesin kaydedilip, düzenlenip piyasaya sürüldüğü o ilk zamandan beri var olan ses kayıt muhafaza teknolojileri zaman içinde daha hafif, daha küçük, daha taşınabilir hale geldi ve geldiğimiz son nokta olan internet üzerinden müzik aktarımı sayesinde müzik dinlemek için elimizde bir Walkman ya da Discman taşımak zorunda değiliz. Spotify, Deezer, Tidal veya amatör repçilerin kadim dostu SoundCloud gibi sağlayıcılar sesi önceki nesillerden belki de daha kaliteli bir şekilde telefonumuza, televizyonumuza, bilgisayarımıza hatta ve hatta oyun konsollarımıza kadar getiriyor. E tabii bu durumda Youtube’u da unutmamak lazım 😀

1877: Edison’un Fonografı (Edison’s Phonograph)

Thomas Edison’ın mucidi olduğu fonograf, ses kayıt ve muhafaza teknolojilerinin ilk adımı diyebiliriz Edison’un 1877’nin sonlarına doğru final halini geliştirdiği ve patentini ancak 1878’de alabildiği fonograf, aslında günümüze bakılırsa oldukça ilkeldi. Konuşma titreşimlerinin parafin kâğıdı üzerinde yarattığı girinti ve çıkıntılar özel bir tür düzenek ile telefon üzerinden karşı tarafa iletilebiliyordu. Zaman içerisinde gelişen ve değişen bu depolama birimi yerini bir sonraki devrimsel aygıta bıraktı.

1888: Plaklar

Çıktığı dönemde devrim yaratan bir icat olan plak da en ilkel şekilde üretilmeye başlandı. Ebonit adı verilen bir maddenin sıkıştırılıp disk haline getirilerek son şeklinin verildiği bu icat çok kırılgan olmasıyla bilinirdi. Kullanıldığı materyal dolayısıyla Ülkemizde o dönemlerde bu plaklara “Taş Plak” denildi. 78 devirlik bu plaklar sonrasında plastik bir materyal kullanılarak daha dayanıklı bir noktaya ulaştı. 78,26 devirlik taş plaklar plakçalar üzerinde dakikada 78 tur dönmesinden dolayı bu isimle anılırdı. Yukarıda da bahsettiğim plastik madde olan “vynil” plaklara 45’lik plak denildi ve bu plaklar da dakikada 45 tur dönüyordu. Sonrasında ortaya çıkan “Uzunçalar” veya orijinal adıyla “Longplay” veya “LP” plaklar 33’lük plak olarak da anıldı. Plaklar birçok açıdan müziği veya sesi daha iyi ilettiğinden en başarılı ses muhafaza ekipmanı olarak da bilinir. Koleksiyonculuğu günümüzde bile yapılmaktadır.

1962: Kasetler ve Walkman kaset çalarlar

1962’de Avrupa’da Philips tarafından ortaya çıkarılan kasetler 1964’te Amerikaya yine Philips tarafından getirilmişlerdir. Kasetler taşınabilir olmaları ve kişilerin belirli ekipmanlar kullanarak boş kasetleri kendi sesleriyle doldurmaları veya belirli müzikleri bir araya toplayıp tek bir kaset içerisine sığdırarak “mixtape” oluşturabilmeleri sayesinde popüler bir ekipman oldu. “Eight-Track” adı verilen ilk kartuş şeklindeki kasetler içindeki şeridin sekize bölünmesi ile bu ismi almışlardı. Üzerine kayıt yapılamıyordu. İçinde ne varsa sadece onu dinlemekle yetinebiliyorduk. Ses kalitesi de neredeyse fonograflara benzerdi. Ülkemizde pek bilinmediğinden Türkçe eight-track bulunmaz. Sonralarda Ray Dolby tarafından ortaya çıkarılan “hiss-reduction” teknolojisi ve iyileştirmeler ile son kasetler ortaya çıkmıştır. 1980’lerde daha fazla alana sahip olan ve görece daha kaliteli kayıtlar içerebilen Compact Audio Disc, kısaltması ile CD’lerin ortaya çıkması ile kaset satışlarında düşüş yaşanmıştır.

1980: Philips ve Sony Compact Audio Disc’leri (CD) icat ediyor.

1980’lerde Sony ve Philips tarafından icat edilen Compact Disc de denilen CD’ler 74 dakikaya kadar kayıt depolayabiliyorlardı. CD’lerin maksimum depolama boyutu 700 megabayt idi ve üzerine ne yazılmışsa sadece onu dinleyebiliyorduk. Sonralarda ortaya çıkan CD-R’ler ile aynı kasetler gibi insanlar da kendi kendilerine bir şeyler kaydetmeye başladılar. CD’leri zamanla 4.7 GB veri saklayabilen DVD’ler ve Blu-Ray diskler takip etti Blu-Ray diskler plaklar gibi çift katmana sahiptiler ve her bir yüzü 25 Gigabayt oalcak şekilde toplam 50GB veri depolayabiliyorlardı.

1987: MP3 Çalar

MPEG Audio Layer – III veya bizim bildiğimiz adıyla MP3’ün icat edilişi müzik kayıt dünyasına hem iyi hem de çok kötü bir etki bırakmıştır. MP3’ler sanal ortamda veya mp3 çalarlar üzerinden dinlenebilen sanal bir dosya türüdür. Mini boyutlara ulaşabilen mp3 çalarlar sayesinde pantolonların işe yaramayan o küçük ceplerine bile sığabilen tasarımlarda üretilen bazı mp3 çalarlar insanların hayatını kolaylaştırmıştır. Fakat mp3’ün karanlık tarafına değinmeden olmaz. Mp3’ler çıktıktan kısa bir süre sonra yüksek miktarlarda yatırım ve bütçe ile bir araya getirilen ve aylarca veya yıllarca emek sarf edilen müzik parçaları internet üzerinde korsan olarak yayılmaya başladı. Youtube mp3 dönüştürücülerden torrent sitelerine birçok mecrada bulunabilen bu parçalar müzisyenlere ve kayıt şirketlerine milyarlarca dolar zarar vermiştir. Müzik ve çeşitli dosyaların ücretsiz indirilebildiği bir platform olan LimeWire zamanında Amerikan Müzik Endüstrisindeki birçok şirket tarafından dava edilip kapatılmıştır. Araya bir not bırakmadan geçmek istemiyorum: Müzik ücretsiz değildir. Bir emek ve bütçe ile hazırlanan hiçbir eser korsan olarak elde edilip yararlanılamaz, bu bir suçtur.

2001: üzerine marka basılmış (!) mp3 çalarlar, IPod’lar

Mp3 çalarların ortaya çıkışından sonra Steve Jobs, nur içinde uyusun, yeni bir mp3 çalar ile gelmiş ve IPod’ları çıkarmıştır. Normal bir mp3 çalardan farkı zaman içinde oluşsa da ilk nesil IPod’ların benim gözümde diğer markalardan tek farkı üzerindeki logodur. Sonralarda çıkan IPod Touch neredeyse bir telefon gibi işlev gösterdiğinden almaya değer ürünler olarak değerlendirilebilir fakat bir telefonla da aynı işleri yapabiliriz. Bu da bir teknoloji işte, kanatsız meleğimiz. Mini boyutlu ekranı olmayan ve 2GB hafızaya sahip IPod’lar hâlâ iş görebilirler gerçi yiğidi öldürüp hakkını yememek lazım 😀

2001- Günümüz: Dijital ortamda online müzik dinleme, Napster, ITunes, Spotify, Deezer, Soundcloud…

Spotify, Deezer, ITunes gibi platformlardan önce ortaya çıkan ilk digital music streaming, Türkçesiyle internet üzerinden müzik dinleme platformu olan Napster, 2001 yılında ortaya çıktığında aylık fiyatlandırma ile uygun fiyata her müziği herhangi bir dijital veya analog müzik çalara ihtiyaç duymadan dinleyebilme mantığını benimsemiştir. Sonralarda tutulduğundan olsa gerek ortaya çıkan diğer dijital mecralar da günümüzde milyonlarca dinleyiciye sahiptir. Dijital platformların diğer bir dezavantajları da fiziksel disklerden daha ucuza gitmesidir. Görece daha az dinlenen müzisyenler bu tür platformlardan fiziksel kopya satışına göre daha az kazanmaktadır. Öyle ki, bu tür grupların bazıları yakın zamanda tişört ve benzeri eşyalardan daha fazla kâr elde etmektedir. Tüm bunlara rağmen dünyaya ulaşabilmek adına dijital müzik dinleme platformları dahiyane bir fikirdir.

Sizlere diğer yazılarımdan farklı, fakat en sevdiğim iki konunun, müzik ve teknolojinin bir arada olduğu bu yazıyı yazmaktan ve halihazırdaki bilgilerimi/yazıyı yazarken edindiğim bilgileri sizlere sunmaktan büyük mutluluk duydum. Uzun fakat bilgilendirici bir yazı olmuş olması dileğiyle, bir sonraki yazımda görüşmek üzere!

Bu yazımda sizlere elimden geldiğince kendi bilielrimi doğru olarak aktarmaya çalıştım, fakat sıkıştığım yerlerde yardım aldığım kaynaklar aşağıdaki gibidir:

Sıralamayı Edindiğim Kaynak

Fonograf

Plaklar

Kasetler

Düşünceni Tek Emojiyle Anlat!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
1
0 0 oylar
Yazımızı Değerlendir
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Sıralı yorumlar için geri bildirim
Tüm yorumları görüntülere
Bu yazılarımızı da beğenebilirsin

Vatan Ve Führer İçin – Kitap İncelemesi

İkinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin en yıkıcı ve acımasız savaşlarından biriydi. Savaş, tüm dünyayı kasıp kavuran ve dünya tarihinin seyrini değiştiren bir savaştı. Yalnızca savaşın doğrudan etkileri değil, aynı zamanda savaşın uzun vadeli sonuçları bugün de devam ediyor. Savaşı bizzat yaşamış olan Erwin Bartmann da savaşın yıkıcılığını  bu kitapta paylaşmıştır.

Eski Filmlerde İnsanlar Neden Hızlı Hareket Eder?

Siyah beyaz ve çoğunlukla sessiz olan eski filmlerdeki hayatın ne kadar hızlı aktığını hepimiz fark etmişizdir. Neden acaba? Nedeni burada!

Dünden Bugüne Kız Kulesi Tarihi ve Mitleri

Bugün restorasyon ile gündeme gelen Kız Kulesi, bilinen tarihi ve hakkında anlatılan…