Dünyayı kasıp kavuran bir savaş, 70 milyon insanın ölümü, kanlı bir iktidar… Güçler ayrılığını yok sayan 20. Yüzyılın en tanınan diktatörü nasıl yükseldi?

İnsanoğlu var olduğu günden beri şiddet, savaş hiçbir zaman son bulmadı. Her şeyin olduğu gibi bu savaşların da bir nedeni vardı. Kimi zaman bir parça toprak, kimi zaman bir su idi mesele fakat dünya öyle bir savaşa tanıklık etti ki tarihçiler bu savaşı “insanlık tarihinin en kanlı savaşı” olarak tanımlayacaklardı. Tüm dünyayı kasıp kavuran Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda basit bir çocuk olarak dünyaya gelip, ressam olmak için çalışan biri nasıl olurda birdenbire 70 milyon insanın öldüğü tüm dünyayı yerinden oynatan bir diktatöre dönüşebilir dahası savaşın tek sorumlusu olacak güce nasıl ulaşabilirdi? 

Okul Dönemi ve Orduya İlk Adım

Adolf Hitler, 20 Nisan 1889’da Almanların yoğun olarak yaşadığı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun topraklarında yer alan Braunau am Inn kasabasında vergi tahsildarı Alois Hitler’in oğlu olarak doğdu. Çocukluk yıllarında çok başarılı bir öğrencilik hayatı geçirmiş, kendisine meslek olarak hep hayalinde olan ressamlığı seçmiştir. Ancak Güzel Sanatlar Okulu Hitler’i kabul etmedi ve hayalleri bir bıçak gibi kesilip yarım kaldı. Ailesi vefat ettikten sonra, babasından kalan parayı yemiş ve 1912 yılının Mayıs ayında Münih’e doğru yola koyulmuştu. Birinci Cihan Harbi henüz başlamıştı, askerliğe elverişsiz olmasına rağmen kendini asker olarak kabul ettirmiş ve orduya katılmıştı. Bu Hitler’in orduya girişinin ilk adımı olmuştu. Sonrasında ordu içerisinde her işe koşturarak onbaşılığa yükseldi.

1918’de Hitler, Belçika’nın Ypres kenti yakınlarındaki bir hardal gazı saldırısında kısmen kör olur. Tedavi gördüğü hastanede Almanya’nın teslim olduğunu ve I. Dünya Savaşı’nın artık son bulduğunun haberini aldı. Bu cihan harbinin Hitler gibi birçok Alman üzerinde büyük tesiri olmuştur. Daha o andan itibaren aklında Almanya’yı düştüğü bu durumdan kurtarma fikri vardı, fakat nereden başlaması gerektiğini bilmeyen Hitler için bir ışık gerekliydi. Sadece adında “barış” geçen ama bir ulusu sindirip köleleştirecek kadar ağır şartlar içeren Versay Barış Anlaşması, ülkeye yaşattığı ekonomik ve siyasi buhran sayesinde Adolf Hitler’in başarılı bir şekilde yükselişe geçmesini sağlayacak, Nazi Partisi’nin iktidara gelmesinin ve nihayetinde II. Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden olacaktı. Fakat kimse bunu öngöremezdi. Ufacık bir çakıl taşı tüm dünyayı kasıp kavuracak bir kasırganın fitilini ateşleyecekti.

Anlaşma sonucunda Almanya topraklarının yüzde 15’i ve nüfusunun yüzde 10’nu kaybetti. Artan enflasyon ve işsizlik halkı bir kuru ekmeği bile zar zor alacak duruma getirdi. Hitler’in de durumu farklı değildi, yaptığı resimleri satarak geçinmeye çalışsa da başarılı olamadı. Bunun üzerine ilk mesleği olan askerliğe geri dönme kararı aldı, böylece orduya tekrar katıldı ve Bavyera’da istihbarat subayı oldu. 1919 Eylül’ünde ordudan bir emir aldı, emir Münih’te Alman İşçi Partisi diye bahsedilen küçük bir siyasi gurubun konuşmalarını dinlemek ve onları iletmekti. Bu görev Adolf Hitler’in içinde olduğu ülkeyi kurtarma sevdasına gidecek yolun dönüm noktalarından olacaktı.

İstihbaratçılıktan Parti Liderliğine

Konuşmacılardan biri Bavyera’nın Almanya’dan ayrılıp Avusturya ile birleşmesi yönünde konuştuğu sırada Hitler hiddetlenip, içindeki tüm öfkesiyle ayağa kalkıp Alman Halkı’nı düşkün duruma getiren Yahudi’ler olduğunu düşünerek ateş püskürdü. Bu fikirleri parti içerisinde yankı bulunca Hitler kendini bir anda parti içerisinde buldu. Gün geçtikçe Hitler içindeki ateşi daha çok körükleyerek konuşmalarında nefret söylemlerini daha da arttırmaya başladı. Ülkenin bir an önce Yahudilerden temizlenip, Almanya’nın yaşadığı aşağılanmanın öcünü alacağını söylüyordu. Hitler konuştukça, Almanya’nın içinde bulunduğu durumdan şikayetçi olan, ekmek almaya bile para bulamayan Münih halkı onun çevresinde toplanmaya başladı. Kısa sürede partinin en popüler ismi olup, ardından partinin başına geçen Hitler, İşçi Partisi’nin adını Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi olarak değiştirdi ve böylece tüm dünyanın bildiği Nazi’ler artık resmen var oldu.

Parti, buluşmalarını artık birahanelerde değil halkın arasında yapıp her konuşmasında Versay Anlaşması’ndan kurtulmak gerektiğini söyleyen Hitler bunun tek yolunun iktidar olmakla mümkün olacağını biliyordu ama henüz tanınmışlığı Münih çevresi içerisinde olduğu için iktidara gelmesi güçtü. İktidara yürümek kolay iş değildi, bu yüzden geriye tek bir ihtimal kalmıştı; darbe! Fakat darbe yapılabilmesi için orduyu arkasına alması gerekiyordu, bunu bilen Hitler aynı zamanda bunun imkansız olduğunu da biliyordu. Bu yüzden ona milis bir kuvvet gerekiyor. Bu fikrini partiye açıklamaktan çekinmeyen Hitler, cihan harbi kahramanlarından olan ve Hitler’in İmparatorluğu zamanında Lutwaffe’nin başına getirilecek olan Hermann Göring ile tanıştırılır. Çıkarları Hitler ile uyduğu için 1923 yılında partiye kayıt olur ve Hitler’in kurduğu milis kuvvetlerin başına geçer. Hitler’in ona verdiği 5000 kişilik bir topluluğa eğitim verip, parti içerisinde düzenli bir ordu kurmayı başardı. Kahverengi Gömlekliler adı verilen kısaca SA denilen kuvvet böylece kurulmuş oldu. 

1923 Birahane Darbesi

1922’de Mussolini’nin iktidara yürüyüşünden de esinlenerek Hitler, Bavyera’nın üç yöneticisini ele geçirmeye karar verdi. Artık her şeyin hazır olduğuna inanan Adolf Hitler ve Nazi Partisi, Bavyera hükümetini devirip “ulusal devrim” başlatmak için Göring emrinde 600 SA ile 8 Kasım 1923’te Bavyera hükümetinin üst düzey yöneticilerinin bir araya geldiği birahanede bir toplantı düzenledi. Toplantının amacı belliydi, bu toplantıyı Hitler, ipleri tamamen eline alabileceği bulunmaz bir fırsat olarak görüyordu. Devleti devirme teşebbüsü burada meydana gelmişti. Birahaneye girdiklerinde üst düzey general ve çok sayıda askerle karşılaştılar. 

Yaşanan arbedede Hitler sahneye ilerleyerek, silahını çekip havaya ateş ettikten sonra içeridekilere “Hey, buraya bakın! Bu bir devrimdir!” dedi. Ardından Hitler generallere kendilerine katılmalarını ve bu devrimi desteklemelerini telkin etti. Uzun saatler sonra ikna olmuş gibi yapan Bavyera yetkilileriyle birlikte Münih’in merkezine doğru yürüyüşe geçtiler. Yolda Hitler ve SA birlikleri askerler ile karşılaştı. İkna olmuş gibi davranan yöneticiler burada SA birliklerinin elinden kurtulunca askerleri hareketi geçirdi ve karşılıklı çatışma başladı. Bu çatışma sonucunda Hitler ile peşindekiler vatana ihanetten tutuklandı. Böyle Hitler’in iktidara yürüyüşü kısa bir süreliğine de olsa duraksamıştı.

Vatana ihanetten suçlu bulunup 5 yıl hüküm yiyen Hitler sadece 9 ay hapis yattı, 20 Aralık 1924’te hapisten çıktı. Hapiste olduğu sırada kendini ve ideolojisini anlatmanın en iyi yolunun otobiyografi yazmakta olduğunu düşünü ve Mein Kampf’ı (Kavgam) yazar. Bu anı kitabı, Nazizm ve ırkçı ideolojisinin önemli bileşenlerini büyük ölçüde ortaya koyar. İlk seçimde %2.6 oy alan Hitler büyük hayal kırıklığına uğrar ve 1930 seçimlerine kadar partisini düzene sokmaya koyulur.

 

Hitler hazırlıkları ile uğraşırken tüm dünyayı derinden sarsan bir olay gerçekleşir. 1925 yılında Amerikan Borsası çökmüş ve dünyanın dört bir yanındaki piyasalar alt üst olmuştu. Hitler, durumu iyi okumuş ve parti propagandasında bu durumu kullanmıştır, böylece 1930 yılında yapılan seçimlerde %18 oy ile en çok oy alan ikinci parti olmuştur. Fakat buna rağmen koalisyon grubu içinde yer alamamıştır. Fakat seçimin üzerinden henüz iki yıl geçmesine rağmen hükümette yer alan partiler arasında büyük anlaşmazlıklar çıkmış böylece erken seçim kararı alınmıştır. Hitler bu fırsatı değerlendirip ülke genelinde çok büyük bir kampanya düzenler ve 9 milyon broşür dağıtarak halka fikirlerini bu sefer aktarabilmeyi başarır. Tüm bu çalışmaların sonucunda 1932 yılında yapılan seçimde %37 oy alarak 1. Parti olmayı başarmıştır. Fakat Hitler Şansölye olamıyordu, nedeni ise Alman vatandaşı olmamasıydı. Avusturya vatandaşlığında çıkıp, Alman vatandaşlığına geçtikten sonra Brunswick’e hükümet yetkilisi olarak atanmasıyla birlikte resmen Alman vatandaşı oldu.

 Artık önünde Şansölyelik için hiçbir engel kalmamıştı. Tüm bunlar yaşanırken Almanya’da partiler arası kavgalar başlamış komünistler, muhafazakarlar, milliyetçiler birbirine girmiş, tüm bunların üstüne Alman Parlemantosu’nun toplandığı Reichstag binasının -nazilerin yaptığı söylenmekte- yakılması olayının ardından muvazzaf General Paul von Hindenburg tarafından Hitler’e Almanya’ya hükmetme yetkisi verildi. Yani Alman parlamentosu, genellikle Hukuka Aykırılığı Meşrulaştıran Yasa (Ermächtigungsgesetz) olarak bilinen, Ulusun ve Reich’ın Sorunlarını Düzeltme Yasası’nı meclisten geçirdi. Bu yasa, Hitler’e Şansölye olarak parlamentonun onayını almadan kanun çıkarıp imzalayarak yasalaştırma yetkisi verdi. Kanun, Almanya’da Hitler liderliğinde etkili bir diktatörlük oluşturmasına giden yolu açmış oldu.

Bu yazıyı silip kendi yazınızın ilk paragrafını yapıştırınız. Bu beyaz ekrandaki tüm yazıyı seçip yukarıda georgia yazan yerden helvetica’yı seçiniz. Bu paragrafın yazı büyüklüğü 14pt’dir. 

Aradığı fırsat ayığına gelen Hitler ilk iş olarak Nazi Partisi dışında kalan tüm partileri yasakladı. Hitler’in emriyle Nazi liderleri, SA’nın liderliğini ortadan kaldırır ve diğer siyasi düşmanlarını öldürür. Bu kanlı temizlik ile birlikte Nazi rejimi artık pekişmiş olacak ve Hitler’e rakip kalmayacaktır. Bir tek Almanya Cumhurbaşkanı Hindenburg’un yetkilerine dokunmamıştır. 1934’te Hindenburg hayat gözlerini yumduktan sonra ordu kayıtsız ve şartsız olarak Hitler’e bağlı olduğunu bildirmiştir. Böylelikle sadece 15 yıl içerisinde beş parasızken bir ülkenin yegane hakimi oldu.

Almanya'nın Yükselişi

Tüm bunların ardından Hitler kolları sıvayıp 1. Dünya Savaşı’nda yaşanan kayıpları telafi etmeye çalıştı. Ülkede istikrarı sağladı, iş alanları oluşturuldu, ekonomi düzeltildi, gençlere iş imkanı sağlandı. Bu durum Hitler’e olan güveni ve bağlılığı artırdı. Lebensraum yani “Yaşam Alanı” politikasını kendine hedef olarak benimsedi. Bu politika Almanya sınırları dışında yaşayan Alman azınlıklarının Almanya’nın hakimiyetinde birleşmesi, kolonize edilen topraklara Alman popülasyonunun yerleştirilmesi politikasıydı. Ekonomiden sonra sıra orduya gelmişti. Versay anlaşmasında dolayı ordunun mevcudiyeti belli bir sayıda tutulmak zorundaydı. 

 

1936 yılında Hitler Versay anlaşmasını reddetti ve zorunlu askerlik yasasını çıkardı, ağır tonajlı gemiler üretmeye başladı ve tekrar Alman Hava Kuvvetleri’ni kurdu. Hitler’in bu hızlı büyümesine karşı hiçbir hamlede bulunmayan Fransa ve İngiltere gibi devletler sayesinde Hitler artık sıranın sınırları genişletmeye geldiğine karar verdi.

Sınırlarını genişletme kararının ardından ilk olarak doğduğu topraklar olan Avusturya’yı hiçbir direnç olmaksızın işgal eti. Bu işgale karşılığı Fransa ve İngiltere, Almanya’yı sadece diplomatik olarak protesto ettiler. Bu olaylardan iyice cesaret alan Hitler ikinci hedefi olan 3 Milyon Alman’ın yasadığı Sudetenland’a girdi. Fransa ve İngiltere araya girerek Çekoslovakya’ya girmemesi durumunda buranın Almanya’ya bırakılabileceği konusunda görüşüldü ve anlaşmaya sağlandı fakat Hitler sözünde durmadı ve Çekoslovakya’nın geri kalanını ilhak etti. Bu durum Hitler’in kendine daha fazla güvenmesini sağladı fakat bu dünya için büyük tehdittin başlangıcıydı.

 Sıra artık en önemli hedefe gelmişti; Doğu Prusya’nın toprak bütünlüğünü sağlamak için Polonya’ya girmekti. Bunun için doğudaki bir diğer güç olan Sovyetler Birliği ile anlaşarak 1 Eylül 1939’da Polonya’yı Sovyetler Birliği ile arasında pay ederek işgal etti.

Doğuda istediğini alan Hitler gözünü Norveç’e çevirmişti. Hitler, İsveç demirinin güvenliğini garanti altına almak için Norveç ve Danimarka’yı işgale etti. Bunun üzerinde Fransa ve İngiltere artık resmen savaşa girmiş ve Hitler’i durdurmak için çabalamaya başlamıştır. Kuzeyin işgali tamamlanınca Hitler, yönünü batıya Fransa ve İngiltere’ye çevirmiştir. Bu sırada başarısız politikalardan ötürü İngiltere’de hükümet istifa etmiş ve yerine Churchill hükümeti kuruldu. Hitler, vakit kaybetmeden Fransa’ya saldırdı ve sadece 20 günde Fransa’yı işgal etti. 

Artık batı sınırının güvene alınmasıyla Hitler, İngiltere’nin kendi safında savaşa dahil etmeye çalıştığı Sovyetler Birliği’ne saldırdı 1942 yılında Nazi İmparatorluğu en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Birçok cephede devam eden savaşlar, tedarik problemlerini de peşi sıra getirmeye başladı ardından İtalya’nın savaştan erken saf dışı kalması, Japonya’nın Amerika’ya savaş ilan etmesiyle birlikte Hitler’in arkasından esen rüzgar artık durmaya ve ters yönden esmeye başladı. Sovyetler Birliği İngiltere ve Amerika’dan aldığı mühimmat yardımlarla hızlıca toparlanarak Alman ordularını geri püskürtmeyi başardı. Amerika’nın da savaşa dahil olduktan sonra müttefikler Fransa’dan çıkartma yaptı böylece her cephede başarısız sonuçlar alınmaya başlandı. Hitler buna karşın subaylarının verdiği bilgiler doğrultusunda olumlu hava estiğini düşünmekteydi. Artık Sovyet tanklarının sesi Berlin’den duyulur olduğunda her şey için çok geçti. 25 yılda kazanmış olduğu başarılarını teslim olarak yok olmasını istemeyen Hitler, 30 Nisan 1945 yılında 56 yaşında intihar ederek hayatına son verdi. Böylece insanlığın gördüğü en kanlı savaşın sonu gelmiş, kanlı Nazi hükümranlığı son bulmuş ve Alman halkı bir kez daha yoksulluğa mahkum olmuştu.

Adolf Hitler’in yükselmesini sağlayan olaylara baktığımızda; içinde bulunduğu durumları doğru değerlendirmesi, hitap şeklinin etkili olması, ülke ortamındaki siyasi yozlaşma, ekonomik durum, dış ülkelerin müdahaleli gibi durumlar Hitler’in iktidara yürümesindeki etmenler arasında yer almaktadır. İşin kanlı boyutu ise iktidara yürürken rakip olabilecek herkesi sessizce ortadan kaldırıp, iktidar olana kadar işlenen cinayetler için kanıt bırakmamalarıdır. Fakir, karnı aç, işsiz halkın önce önemseyeceği şey elbette karnını doyurmak, cebine para koymak ve işinin olması Hitler bunları iktidar olduktan sonra kusursuzca sağlamasının ardından halkının güvenini kazanmış ve böylece istediği oyları, alarak sonrasında istediği yasaları rahatlıkla çıkarıp ölümüne kadar tek adam olarak yasamıştır. Hitler’in özünden kötülük fışkırsa da bunu bir yere kadar maskelemiş ve birçok insanı etkileyerek iktidara yürümeyi başarmıştır.

Wikipedia , birgün encyclopedia , independentturkish 

HİTLER, Canavarın Ardındaki Adam / MICHAEL KERRIGAN, Kronik Kitap

 

Hitler’in Generalleri Konuşuyor / B. H. LIDDELL HART, Kronik Kitap

Düşünceni Tek Emojiyle Anlat!
+1
0
+1
4
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
2
5 3 oylar
Yazımızı Değerlendir
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Sıralı yorumlar için geri bildirim
Tüm yorumları görüntülere
Bu yazılarımızı da beğenebilirsin

Aynaların Sırrı

“Ayna ayna, söyle bana!  Var mı benden güzeli bu dünyada?” diye sormuştu kötü kalpli kraliçe, ayna için bu basit bir soruydu. Halbuki ayna, bilinen ve bilinmeyenlerin ötesinde hakikatleri sırının içinde barındırdı.

Dünyada Yaşanan Maden Kazaları

Madencilik sektörü, en çok ölümlü kazaların yaşandığı zor bir iş kol. Dünyanın yakın tarihinde yaşanan maden kazanları bu zorluğun bilançosunu gözler önüne seriyor.

Tarihin En Saçma Savaşı: Şebeş Muharebesi (Avusturya-Osmanlı)

Eğer büyük bir hata yapmış gibi hissediyorsanız, unutmayın: muhtemelen Şebeş Muharebesi’nden daha büyük değildir.

“Racism” as a Neurological Disorder

Having different skin tones or ethnicities is not a problem, the main problem is to impose inaccurate meanings on these differences.