Milyonlarca insanın her gün kullandığı sesle kumanda edilen “Siri”, “Cortana” ve bu tarz teknolojilerin aslında Türk bir “çoban” tarafından icat edildiğini hiç duymuş muydunuz? Peki aynı kişinin Einstein’in kütle çekim teorisinde hata bulduğunu duymuş muydunuz?
Duymamış olmanızı anlayışla karşılıyorum çünkü ülkemizde bu değerlere hakkettiği değerin pek de verilmediği aşikâr. Fakat küresel bilim dalında çok saygın bir yerleri olduğunu söyleyebilirim.
Peki bütün bunlar nasıl olabiliyor?
Konuya başlamadan önce, adım Salih Ergili ve Atatürk Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde lisans eğitimi almaktayım. Misafir olarak bana yazı yazma fırsatı tanıyan ‘HerKafadanSes’ ekibine çok teşekkür ederim.
Einstein’a kafa tutan Türk olarak da bilinen Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz 13 Ağustos 1924’te Acıpayam’da doğdu. Daha 3 yaşındayken annesini, 11 yaşındayken de babasını kaybeden Hüseyin’i zor bir hayat geçireceği çocukluğundan belliydi. Okula gidemediği için çobanlık yaparak ailesinin geçimine katkı sağlamaya çalıştı. Bir gün köyde çobanlık yaptığı sırada piknik yapan öğretmenlerin davetiyle onların sohbetine dahil oldu, henüz 12 yaşında olup okuma yazma bilmemesine rağmen Hüseyin’in sohbeti öğretmenlerin ilgisini çekti ve öğretmenler fikirler vererek onun eğitim almasına öncü oldular.
Bir perşembe sabahı ona bakan halasıyla son kez vedalaştı ve Denizli’ye doğru parasız yatılı okumak için yola çıktı. Lise zamanlarında katıldığı bir matematik yarışmasında birinci olan Hüseyin’e bir kitap hediye edildi. Hüseyin heyecan ve merak içerisinde kitabı bir gecede bitirdi. Ertesi gün Fizik öğretmenine gitti, “Bu kitapta eksiklik var” dedi. Öğretmen şaşırdı. Çünkü Hüseyin’in bahsettiği eksiklik, Görecelilik Teorisi hakkındaydı. Söz konusu teorinin önemli bir parçasının kitapta olmadığını fark etmişti Hüseyin. Fen öğretmeni konuyu İTÜ’de kendi hocası olan rahmetli fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na mektup yazarak iletti. Nusret Kürkçüoğlu bunun üzerine Hüseyin’in liseyi bitirince İTÜ Elektrik Mühendisliği bölümüne gelmesini istedi.
Nihayet üniversite zamanı gelip çattı ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Elektrik Bölümü’nü kazanan Hüseyin Yılmaz, fakülteyi de birincilikle bitirdi. İTÜ’deki çalışmaları sırasında, Maxwell Teorisinde şaşırtıcı bir ikilik (duality) olduğunu gösterdi ve bitirme tezi olarak yaptığı bu çalışmayı Fransız hocası Marcel Fauche tarafından Sorbonne Üniversitesi’ne gönderdi. 1950’de lisansını, bir yıl sonrasında da yüksek lisansını tamamladı. Artık tüm konulara hakimdi ve araştırmalarında daha derin konulara yönelmeye başlamıştı. Çalışmaları sonucunda bazı teorilerin ispatı ya da temel deneyler üzerine çalışması beklenirken o, Einstein’ın kütle çekim teorisinde bir hata bulduğunu hocalarıyla paylaştı. Hocaları onun ortaya attığı soruyu pek anlamadılar. Hocalarından biri, “Bu çalışmalarını bilse bilse Amerika Boston’daki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) görevli Prof. Dr. Morse bilir deyip mektupla ona gönderdi. Prof. Morse, böyle bir şeyi tek bir kişinin bulmasının olağanüstü bir şey olduğunu ifade etmiş ve tüm masraflarını karşılamak üzere Hüseyin’in Amerika’ya gelmesini teklif etmişti.
1951’de hem Sorbonne Üniversitesi’den hem de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) burs ve kabul alan Yılmaz, MIT’yi tercih ederek doktora çalışmasına ve Prof. Phillip Morse’un araştırma asistanı olarak akademik hayatına başladı. İngilizcesi iyi olmadığı için hocasının ona vereceği tez konusunda anlaşamadıklarından rivayete göre hocasına “Write on the blackboard” demiş, Prof. Morse da Hüseyin’in tez konusunu tahtaya yazmıştı. Hiçbir başka açıklamaya ihtiyacı olmadan konusunu birkaç işaretle anlamış, çalışmalarına başlamıştı. MIT’de genelde tez konularının 5 ila 9 senede bitirilebiliyor olmasına rağmen, Hüseyin çalışmasını 3 ay sonra bitirmiş ve hocasının karşısına çıkmıştı. Hocası teslim aldığı teze şüpheyle yaklaşsa da birkaç günlük incelemenin sonunda bu tezin eksiksiz olduğunu gördü. Morse, birkaç gün sonra Hüseyin’i çağırdı. Tezinin bittiğini, ancak bulundukları yerin MIT olduğunu ve hemen doktora diploması alamayacağını, İstediği dersleri alıp iki yıl sonra gelmesini söyledi. İki yıl sonra Hüseyin Yılmaz doktorasını bitirdi.
Daha sonra Princeton Üniversitesi’ne gitti. Orada ünlü fizikçi Albert Einstein ile çalışma fırsatı buldu. Özellikle kütleçekim teorisi üzerine çalışan Yılmaz, sonradan renk algısı ve konuşma-algılama konularına da ilgi duymaya başladı ve renk algısına yönelik yeni bir teori geliştirdi Birkaç yıl sonra Boston’a geri dönüp icatları destekleyen bir firmada çalışmaya başladı. Burada bilgisayarlar ile konuşmanın onlara talimat vermeye yönelik projeler yürüttü 1955 yılında, çalışmalarını yakından takip ettiği, ünlü fizikçi Albert Einstein’in kendisi kadar ünlü fonksiyon teorisinde eksikler tespit etti ve bunu bir mektupla ünlü bilim adamına bildirdi. Ancak mektup ulaşmadan Einstein öldü. Ortaya attığı bu iddiayı 50 yıl öncesi bir yana bugün bile kanıtlayabilen ortaya çıkmadı fakat onun iddiaları akademik camiada incelenmeye devam edildi. Ortaya attığı tezler fizikte bir devrim yaratmamış olsa da fizik biliminin geleceği için önemli bir kilometre taşı olarak tarihe geçti.
1962 yılında Cambridge, Massachusetts’de bulunan Arthur D. Little şirketinde üst düzey yönetici olarak çalışmaya başladı. Burada yaptığı çalışmalar bugün Siri adıyla kullandığımız sesli komut sistemlerinin atasıdır. Hüseyin Yılmaz “sesle kumanda edilen bir bilgisayarın” ilk tasarlayıcısı olarak kayıtlara geçti. Bu yıllarda NASA (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) ile bir proje yürütmekte olan Yılmaz, konuşmaları kodlayan elektronik bir cihaz geliştirmeyi başardı. Bu çalışma, o yıllarda geliştirilmeye başlanan sesli komut sistemidir. NASA ilk olarak bu projeyi astronotların uzay gemilerini komut vererek yönetebilmeleri için başlatmıştır.
Hüseyin Yılmaz, 1965 yılında Boston’da bulunan Northeastern Üniversitesi’nden fahri profesörlük aldı. Konferanslarından birisini dinlemeye gelen Karen Hanım’la evlendi ve 3 çocukları oldu. 1969 yılında Winchester, Massachusetts’de kurduğu Algı Teknolojileri Şirketi (Perception Technology Corporation) NASA ile başarılı projeler yürüttü. Yılmaz, Amerikan devletinin pek çok kurumu için konuşma tanıma ve sesli komutla ilgili ArGe projelerine imza attı.
Yılmaz, geliştirdiği ve adını verdiği kütleçekim teorisi ve fizik bilimine yaptığı önemli katkıları geride bırakarak, 2013 yılında hayata veda etti. Azmin ve çalışma isteğinin karşısında hiçbir engelin duramayacağını, Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz’ın hikâyesi kanıtlamıştır.
Herkese ilham vermesi dileğiyle…
Uzun süredir bu sitenin takipçisiyim ve bu ilk yorumum. Akademik düzeyde yazılar yayımlayarak takdirimi kazanmış bu siteye ve genç aktivistlere böyle bir yazıyı yakıştıramadım. Bu yazı bu sitenin kalitesine vurulmuş bir baltadır benim nezdimde.
Öncelikle değerli yorumunuz için teşekkürler. Yukarıda okuduğunuz yazı akademik düzeyde yazılmayı amaçlamamıştır, tamamen samimi bir söyleşi tarzında insanları bilgilendirmek amacıyla yazılmıştır. Zaten misafir olarak sadece bir yazı paylaştığımı da belirttim sitenin kalitesinde herhangi bir değişme olmayacaktır. Esen kalın…
”Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamızda yerleştirdiklerimizdir.” -Francis Bacon