Yunan mitolojisi dendiği zaman herkesin aklına Zeus, Afrodit, Hades gelir. Ama nadiren büyük bir kaos ve tüm evrenin yaratıcısı Gaia’dan söz edilir. Buz dağının görünmeyen yüzü sandığımız kadar küçük değil. Gemiyi sallayıp alabora ederseniz belki siz de Jack Sparrow gibi diğer tarafı görür ve bu bahsettiğim buz dağının görünmeyen yüzünü görebilirsiniz veya bu yazıyı ve devamında seri şeklinde anlatacağım hikayeleri okuyarak büyük bir zahmetten kurtulursunuz 😀 Karmaşık fakat bir o kadar anlaşılır bir ilişki var bu “Tanrılar” olayında. İsterseniz ufaktan başlayalım. Çayını kahveni yap gel bekliyorum..

Her şey hazırsa başlayalım 😊

Ortada zaman kavramı bile yokken, “evren” denilen koca boşluğa bir kaos hakimdi. Büyük bir karmaşa ve bilinmezlik… Zaman kavramı olmadığından burada bir süre sonra gibi şeylerden bahsedemiyorum ama şunu söyleyebilirm sanırım; En sonda kaos Yeryüzü, Gökyüzü ve Denizler olmak üzere üçe bölündü. Bölünme sonlandıktan sonra ortalık sessiz, sakin ve huzurluydu. Ne kadar hoş değil mi? Evet hoş ama öyle kalamaz illa bir şeyler olacak. Neyse dediğimiz gibi bölünme sonlandıktan sonra ortalık sessiz sakin falan sonra birden bir tanrı ortaya çıkıyor. Nasıl çıktı kimden çıktı kimin nesi bilinmiyor fakat sükûtun sonu, her şeyin başlangıcı yaklaşıyor: “Gaia”. Bu tanrı, yaşamı, zamanı ve dünyanın şekil şemalini oluşturacak olan, Tanrıların ve her varlığın anası olan adının anlamı “Toprak” olan yüce Gaia. Bu yüzden “Earth Goddes” diyorlar ya işte 😀

Gaia Dünya’ya bir güzel çeki düzen veriyor. Minecraft oynar gibi dağlar yaratıyor, ovalar yaratıyor, denizleri var ediyordu. Gaia bu harika eserini tamamladıktan sonra ona yardım etmesi ve çoğalabilmek adına yine yoktan yere gebe kalıyor ve aynı onun gibi güçlü ve görkemli bir tanrı olan Uranüs’ü doğuruyor. Tamam Tamam bu son daha hiçlikten bir şey gelmeyecek 😀

Bir süre sonra – artık zaman kavramı var – Uranüs ve Gaia’nın çocukları oluyor. Şimdi burada hikayeye ara vermek istiyorum. Şuanda da olduğu gibi akıla mantığa sığmayan evlilikler, doğumlar ve olaylar oluşabilir bunları geripseyebiliriz fakat anlatılanların hepsi mitolojinin bir parçası olduğundan zamanımızdaki toplum ahlak düzenini gözetemeyiz. “Oha abi bu ne böyle nerede yaşıyoruz?” gibi sorular YOK, onun yerine “Oha abi bu adamlar bu hikayeleri nasıl oluşturmuşlar? VAR. Yüzyıllar öncesindeki adamları kendimizce yargılamaya kalkışsak ohooo…

Hikayeye devam ederken Gaia ve Uranüs’ün doğan çocukları canavar tarzında yaratıkalr oluyor. Bunlar 100 tane ele 50 tane kafaya sahipler. Toplam değil her biri. Bir tane de değil birkaç tane. Ama ana yüreği Gaia bu “yavrucakları” bağrıan basıyor onlarla gurur duyuyor, fakat Uranüs sorumsuz ve cani bir baba olarak, e haliyle biraz da korkuyla bu yaratıkları Gaia’nın rahmine geri itiyor. Gaia bir süre sonra 3 canavari yaratığa daha gebe kalıyor. Bu yaratıklara “Cyclopes” diyeceğiz. Bu sefer 50 kafa yok 1 kafa var ama tepegöz misali alınlarında tek gözleri var. Saçma gelebilir ama unutmayın ki bu bir mit.

Bu yaratıklar ne kadar korkunç görünürse görünsün çok becerikli ve güçlü varlıklar. Anneleri için araç gereç ve silah olarak fırtına ve yıldırımlar üretiyorlar. Uranüs bu “çocuklardan” da korkuyor haliyle ve bu yaratıkları birbirine bağlayıp “Tartarus” denilen büyüüükçe bir vadiden aşağı atıyor vadi diyorsam da yani büyükçe bir boşluk. Uranüs bu acımasızca icraati de yaptıktan sonra oh be sonunda güvendeyim diyor ve rahatlıyor. Gaia Uranüs’ün yaptığı bu canilikten dolayı çocuklarının kaybına, üzülüyor ve sinirleniyor. Sonrasında bir başka çocuk hikayesi olan “Titanları” doğuruyor. Titanlar diğer yaratıklardan farklı ve insan karakteristiklerine sahipler. Yani bildiğimiz iki elli iki bacaklı iki gözlü insan ama insan değil Titan bunlar. Titanlar 6 erkek 6 kız olmak üzere 12 kardeş olarak dünyaya geliyorlar diye bazı kaynaklarda geçebiliyor FAKAT bazı yerlerde 12’den fazla olarak da görülebiliyor. Biz 12 diye alacağız çünkü asıl titanlar 12 tane. Açıklamasını yapacağım fakat bu bölümü bu şekilde bitirmek istiyorum, çünkü titanlar ve icraatleri ve Tanrılar ile aralarındaki ilişki yeni bir bölüm konusu olacak kadar uzun. Elebette bir sonraki yazıda Titanları ve sonrasında Tanrıları göreceğiz. O zamana kadar hoşçakalın gidip bardağınızı yıkayabilirsiniz 😀

 

                                                                                                 -Tenebris

 

Düşünceni Tek Emojiyle Anlat!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
You May Also Like

Fantastik Edebiyat Çevirmenliğine Dair

Fantastik dünya… Hepimizin hayalinde yarattığı dünyaları vardır, ve bu dünyaların başarısı sadece yazarın değil aynı zamanda çevirmenin başarısına bağlıdır. Peki fantastik edebiyat çevirmenliği nedir?

Aynaların Sırrı

“Ayna ayna, söyle bana!  Var mı benden güzeli bu dünyada?” diye sormuştu kötü kalpli kraliçe, ayna için bu basit bir soruydu. Halbuki ayna, bilinen ve bilinmeyenlerin ötesinde hakikatleri sırının içinde barındırdı.

Zeus’un Bile Korktuğu Tanrıça: Nyx

Öyle bir varlık düşünün ki tanrıların lideri Zeus bile ondan korksun. Buyurun Nyx kimdir öğrenelim.